|
| | 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 7:47 pm | |
| Besin maddelerinin içeriklerine göre karbonhidrat, yağ, protein, vitamin, su ve mineraller olarak gruplandırıldığını biliyoruz. Besin içerikleri büyük moleküllerdir. Büyük moleküllü besin içeriklerinin hücrelerimizin kullanabileceği kadar küçük moleküllere parçalanması gerekir. Yediğimiz besinler hücrelerimize geçebilecek duruma sindirim işlemi sonucunda gelir. Sindirim büyük moleküllü besin içeriklerinin hücrelerimizin kullanabileceği kadar küçük moleküllere dönüştürülmesidir. Öyleyse vücudumuzda sindirim nasıl Gerçekleşir? Besinlerin hücrelerimiz tarafından kullanılabilecek kadar küçük parçalar bölerek kana geçişini sağlamak sindirim sisteminin görevidir. Sindirim çiğnemeyle başlar. Besinlerin çiğneme ve kas hareketleriyle küçük parçalara ayrılması mekanik sindirimdir. Besinlerin enzim adı verilen bazı salgılar yardımıyla parçalanmasına ise kimyasal sindirim denir. Sindirim:
Büyük moleküllü besin maddelerinin, sindirim sistemi organlarında parçalanarak, kana geçebilecek hale gelmesine sindirim denir. Büyük moleküllü besin maddeleri: Karbonhidratlar ------------------>Glikoz Proteinler ------------------>Amino asit Yağlar ------------------>Yağ asidi+ gliserol (gliserin) Şeklindeki küçük moleküller haline gelerek kana geçerler. Sindirim faaliyetleri iki çeşittir: Mekanik sindirim ve Kimyasal sindirim 1) Mekanik Sindirim: Besinlerin sindirim enzimleri kullanılmadan, yalnızca fiziksel olarak – dil, diş, mide, bağırsak hareketleri sayesinde- parçalanıp, küçük parçacıklar haline getirilmesidir. Yani besinlerin kesilmesi, parçalanması, mide ve bağırsaklarda salgılanan sular sayesinde boza kıvamına getirilmesidir. 2) Kimyasal Sindirim: Parçalanmış ve sulandırılmış besinlerin enzimler yardımıyla ( tükürük, mide ve bağırsak öz suları, pankreas ve karaciğer salgılarıyla) kimyasal değişime uğrayıp, yapı taşlarına parçalanmasına denir. Kimyasal sindirimde mutlaka enzim ve su kullanılır. Kimyasal Sindirimin Özeti Salgılanan Yer Sindirdiği Sindirim Sıvısı Besinler Tükürük Bezleri Tükürük Karbonhidratlar Mide Mide öz suyu Proteinler Karaciğer Öd (safra) Yağlar Pankreas Pankreas öz suyu Karbonhidratlar ,Yağlar ,Proteinler İnce bağırsak Bağırsak öz suyu Karbonhidratlar Proteinler Önemli NOT: *Kimyasal sindirimde enzimlerin besin içerikleri küçük moleküllere parçalanmaktadır. Besin içeriklerinin her biri sindirim sırasında küçük moleküllere parçalanır. * Beslenme:
Hücrelerin canlılığını koruması ,yeni bileşikler sentezlemesi enerji kaynağı olarak kullanması için dışardan karbonhidrat , yağ , vitamin su ve minerallerin alınması olayıdır. *Bir hücreliler , süngerler vb basit yapılı hücrelerin içindeki besinler kofullarında sindirilir. * Yutma:besinlerin ağızdan mideye ulaşması olayıdır. Yutma sırasında soluk borusuna besin kaçmasını önlemek için anlık olarak solunum durur. Sindirim Sistemimizi Oluşturan Yapı ve Organlar | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 7:49 pm | |
| Ağız: Besinlerin mekanik sindirimi çiğneme ile gerçekleşir. Karbonhidratların kimyasal sindirimi ise tükürük içerisinde bulunan enzimler sayesinde başlar. Yanaklar, dudaklar, küçük dil ve damak tarafından çevrilmiş boşluktur. Ağızda dişler, dil ve tükürük bezleri bulunur. a)Dişler: Dişler besinleri parçalayıp öğüterek mekanik sindirimi başlatır. Yetişkin bir insanda 32 tane diş bulunur. Bir dişe dıştan bakıldığında taç, boyun, kök olmak üzere üç kısım vardır. Taç: Dişin dıştan görünen, beyaz kısmıdır. Mine ve dentin tabakaları buradadır. Boyun: Taç ile kök arasındaki, diş etlerinin sarıldığı kısımdır. Kök: Dişin çene kemiğine yerleştiği kısımdır. Not: Dentin (fildişi ) tabakasının içinde diş özü bulunur ve canlıdır. Mine tabakası, sıcak, soğuk ve sert şeylerden çatlar. Bu çatlağa yerleşen mikroplar dişin çürümesine yol açar. Çürük, diş özüne ulaşırsa ağrı yapar. b) Dil: Ağızda lokmayı çeviren ve dişlere sevk eden kısımdır. Çizgili kastan yapılmış olup, üzerinde tad alma hücreleri vardır. Dil, aynı zamanda konuşma organımızdır. c) Tükürük Bezleri: Tükürük bezleri yüz kasları arasına yerleşmiş, üzün salkımı şeklindeki bezeler olup, tükürük salgılar. Tükürük, çoğu sudan ibaret olan bir sıvıdır. İçerisinde mukus, amilaz (pityalin) enzimi ve madensel tuzlar bulunur. Tükürük bezleri üç tanedir: 1- Kulak altı 2- Dil altı 3- Çene altı. Kulak altı bezlerinin iltihaplanması kabakulak hastalığıdır. Yutak: Besinlerin ağızdan yemek borusuna iletilmesini sağlar.Yutakta sindirim olmaz. Yemek Borusu: Besinleri yapısında bulunan kaslar yardımıyla mideye iletir.Yemek borusunda sindirim gerçekleşmez. Mide:
Besinlerin mekanik sindirimi, midenin kasılıp gevşeme hareketi ile devam eder. Kimyasal sindirim ise mide öz suyu içinde bulunan mide asidi ve enzimler tarafından gerçekleştirilir. Böylece, besinler parçalanarak küçük moleküller hâline getirilmiş olur. Proteinlerin sindirimi midede başlar. Mide, karın boşluğunun sol tarafında, diyaframın altında yer alan, çaydanlık biçiminde bir torbadır. Mide, üst taraftan mide ağzı (kardia kapakçığı ) ve alt taraftan mide kapısı (pilor kapağı) ile on iki parmak bağırsağına bağlanır. Midenin yapısı üç tabakadır: en dışta zar (periton) , ortada kas, en içte ise mukoza tabakaları bulunur. Midenin en içindeki mukoza tabakasında bulunan mukoza hücreleri, şekil değiştirerek mide bezlerini oluşturur. Mide bezleri önemlidir çünkü mide öz suyu salgılarlar. Mide öz suyunda; hidroklorik asit (HCl), pepsin enzimi ve lap enzimleri bulunur. * Hidroklorik asit hem diğer enzimlerin etkinliğini artırır, hem de besinlerle gelen mikropları öldürür. Midemiz bu asitten etkilenmez çünkü mukoza tabakasının ürettiği mukus mide çeperini korur. Aksi halde mide delinir ve ülser oluşur. *Ayrıca mukus sayesinde ve mide kaslarının hareketi sayesinde mideye gelen besinler yumuşar. Bu da midede gerçekleşen mekanik sindirimdir. * Proteinlerin kimyasal sindirimi ilk olarak midede gerçekleşir. Mide öz suyu, pepsin ve lap enzimleri sayesinde proteinler yapı taşlarına ayrılmaya başlar. Midede sindirim besinlerin çeşidine göre 1- 4 saat sürer. Bu süre içinde mide alt kapısı pilor, ara ara açılarak besinlerin, ince bağırsağın on iki parmak bağırsağı kısmına aktarılması sağlanır. İnce Bağırsak: Yağların kimyasal sindirimi burada başlar. İnce bağırsağa gelen pankreas öz suyu ile yağların, karbonhidratların ve proteinlerin sindirimi tamamlanır. B esinler ince bağırsakta en küçük moleküllerine kadar parçalanır. Bu moleküllerin ince bağırsaktan kan damarlarına geçmesi olayına emilim adı verilir. İnce bağırsak, sindirim sistemimizin en uzun bölümüdür. İnce Bağırsak
7- 8 m. Uzunluğunda, 2–3 cm genişliğinde olup, mide kapısından sonra gelen kısımdır. Yapısı mide gibi üç katlıdır: En dışta periton ( zar), ortada kaslar, en içte bağırsak epiteli bulunur. Onikiparmak bağırsağı: İnce bağırsağın mide ile birleşen ilk kısmına onikiparmak bağırsağı denir. ( ilk 20 -25 cm’lik kısım) . Kıvrımlı bir yapıya sahiptir. İnce bağırsağın en önemli kısmıdır. Buraya karaciğerin safra salgısı (koledok kanalı ile) ve pankreasın sindirim enzimleri (virsung kanalı ile ) boşaltılır. *Onikiparmak bağırsağında karbonhidrat, protein ve yağların sindirimi gerçekleşir. Yağların sindirimi, karaciğerden gelen safra salgısının etkisiyle ilk kez burada başlar. ( safra bir enzim değildir. Yağları yapı taşına ayırmaz, yağ damlacıklarına dönüştürür.) Onikiparmak bağırsağından sonra gelen ince bağırsağın diğer kısımları kıvrımlar yaparak uzanır. İnce bağırsağın iç yüzeyinde salgı bezleri ile villus denilen ve sayıları 5 milyonu bulan tümürler vardır. Salgı bezleri, karbonhidrat, protein ve yağların sindirimini sona erdirecek enzimler üretir. Kimyasal sindirim ince bağırsakta son bulur. Villuslar sayesinde ise emilim yüzeyi artmış olur ve sindirilmiş besinlerin emilimi kolaylaşır. İnce Bağırsağının Görevi:
Ağızda kısmen sindirilmiş karbonhidratlar ile midede kısmen sindirilmiş proteinlerin ve sindirimi henüz başlamamış olan yağların sindirimini gerçekleştirmek ve tamamlamaktır. Diğer görevi ise, villuslar sayesinde sindirilen besinlerin emilmesini ve böylece kana karışmasını sağlamaktır. Böylece şimdiye kadar anlattığımız süreçte:Proteinler -------------->amino asitlere Karbonhidratlar -------------->glikoza Yağlar -------------->yağ asidi ve gliserin ( gliserol) e dönüştürülmüş olur. Su, mineraller ve vitaminler sindirime uğramazlar. Kalın Bağırsak: Besinler içerisinde kalan su, kalın bağırsak tarafından emilir. Atık maddeler ise sindirim sisteminin son bölümü olan anüse gönderilir. Kalın Bağırsak İnce bağırsaktan anüse kadar yaklaşık 6 cm çapında, 1,5 m uzunluğunda bir borudur. İnce bağırsakla kalın bağırsağın birleştiği yerde kör bağırsak bulunur. Kör bağırsaktan çıkan parmak şeklindeki uzantıya apandis denir. Apandisin iltihaplanmasına ise apandisit denir. Kalın bağırsağın dışa açılan kısmına anüs denir. Sindirilen Besinlerin Kana GeçmesiBesin maddelerinin sindirimi tamamlandıktan sonra dolaşım sistemine aktarılmasına emilim denir. İki yolla olur: 1- Kılcal Kan Damarlarıyla: Glikoz (şeker) , amino asit, mineraller, suda çözünen vitaminler (B ve C ) ve su, villuslar tarafından emilerek, kılcal kan damarlarına geçer. Ve kan damarları aracılığıyla önce karaciğere taşınır. Karaciğerde zehirlerinden arındırılır. Protein – şeker oranı ayarlanır. Kandaki şeker dengesi sağlanır. Buradan kalbin sağ kulakçığına taşınır. 2- Lenf Yoluyla: Yağ asidi ve gliserin ve yağda çözünen vitaminler (A,D,E,K ), villuslardaki lenf damarlarıyla emilir. Lenf sistemine karışır. Bu yolla kalbin sağ kulakçığına taşınır. Yağ asidi ve gliserin, lenf damarlarından geçerken üzerleri ince bir protein kılıfla kaplanarak yağ molekülü oluşturulur. Çünkü gliserin alkol özelliği taşır. Alkol, hücre zarını erittiğinden doğrudan kana karışması zararlıdır !!!! Kalın bağırsakta kimyasal ya da mekanik sindirim yapılmaz !!!!Yalnızca ince bağırsakta sindirilemeyen atıklar buraya taşınır. Gelen atıklara karışan su ve mineraller gibi yararlı maddeler emilerek kana verilir. Arta kalan maddeler, kalınbağırsağın son kısmı olan rektuma gelir ve anüsten dışarı atılır. Sindirim sisteminin her yerinde bulunan çürükçül bakteriler en çok kalın bağırsakta bulunur. Dışkının rengi ve kokusu bu bakterilerden kaynaklanır. Ayrıca kalın bağırsakta yaşayan yararlı bakteriler B ve K vitamini sentezler. Anüs: Besin maddelerinin vücudumuz tarafından kullanılamayan bölümü anüs yoluyla atık madde olarak vücuttan uzaklaştırılır. Sindirime Yardımcı Organlar Karaciğer: Safra adı verilen bir salgı üretir. Safra salgısı bir kanal yoluyla, yağların kimyasal sindirimini gerçekleştirmek üzere ince bağırsağa gönderilir. Karaciğer Vücudun en büyük organı olup ( yaklaşık 2 kg kadar), karın boşluğunda ve sağ üst kısmında yer alır. Karaciğer sağ lob ve sol lob olmak üzere iki kısma ayrılır. Loblarda öd salgısı ( safra ) üretilir. Karaciğerden ayrılan bir kanal, loblarda üretilen safrayı safra kesesine taşır. Safra kesesinden çıkan koledok kanalı ise, safra salgısını on iki parmak bağırsağına taşır. Burada safra salgısı yağları yağ damlaları şeklinde inceltmek ve böylece yağların sindirim yüzeyini artırmak için kullanılır. Safra salgısı yavaş yavaş suyunu kaybederse safra taşları oluşur. Bu durumda koledok kanalı tıkanabilir. Safra geri emilerek kana karışır ve kan yoluyla dokulara taşınır. Böylece, sarılık hastalığı
oluşur. Karaciğerin Görevleri: Karaciğerin 400 ‘e yakın görevi vardır. Bunlardan bazıları şöyledir: 1- Yağların sindirimini hızlandıran ve rektumda zararlı bakterilerin üremesini engelleyen safra sıvısı üretmek. 2- A, D, E, K , B 12 vitaminlerini depolamak, A vitamini üretmek. 3- Enerji kaynağımız olan glikozu, karaciğerde glikojen şeklinde depolayıp, insülin hormonu denetiminde kana vermek. 4- Bazı zararlı maddeleri zararsız hale getirmek. 5- Kanın pıhtılaşmasında görev alan proteinleri üretmek. 6- Protein, yağ ve karbonhidrat metabolizmasını düzenlemek. Proteinlerin karbonhidrat ve yağa dönüşmesini sağlamak. 7- Lenf yapımında görevlidir. 8- Proteinlerin parçalanması sonucu açığa çıkan amonyağı, daha az zehirli olan üre haline dönüştürmek. 9- Yaşlı alyuvarların parçalanması ile açığa çıkan demiri depolamak. Ve alyuvar hücresi üretmek. Pankreas: Pankreas öz suyunu salgılar. Pankreas öz suyu proteinlerin, karbonhidratların ve yağların kimyasal sindirimini gerçekleştiren enzimler içerir. Midenin sol alt kısmında yer alır. Uzunca bir yaprağı andırır. Ortasında boydan boya uzanan bir kanal vardır. Pankreas hem hormon, hem de enzim salgılayan karma bir bezdir. * Pankreas, ince bağırsağın uyarması sonucu öz su salgılar. Pankreas öz suyunda lipaz, amilaz ve tripsinojen enzimleri bulunur. Lipaz, amilaz ve tirpsinojen enzimleri, protein, yağ ve karbonhidrat sindiriminde etkilidir. Pankreas, bu enzimleri virsung kanalı ile onikiparmak bağırsağına aktarır. * Pankreas aynı zamanda insülin ve glukagon hormonlarını salgılar ve doğrudan kana verir. İnsülin kandaki şeker oranını azaltıcı etki yapar. Glukagon ise kandaki şeker oranını artırıcı etki yapar. İnsülin hormonunun çeşitli sebeplerle yeterince salgılanamaması şeker hastalığına yol açar. Çünkü böyle bir durumda kandaki şeker miktarı yükselir. Önemli NOT:* Ağızda Mekanik Sindirim: Ağza alınan besinlerin tükürük sıvısıyla ıslatılıp, dişler yardımıyla parçalanması olayıdır. * Ağızda Kimyasal Sindirim: Ağza alınan nişastalı besinlere, tükürük sıvısı içindeki pityalin enzimi etki ederek, nişastayı bir çeşit şekere (glikoza ) çevirir. Nişastalı besinlerin ağzımızda tatlanmasının sebebi budur. Yani karbonhidratların sindirimi ağızda başlar. *Sindirim sistemi yapı ve organlarına sırası ile ağız, yutak, yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak ve anüs dür. *Sindirimin sadece midede gerçekleşmez. Besinlerin ağız ve midede mekanik, ağız, mide ve ince bağırsaklarda ise kimyasal sindiriminin gerçekleşir. * Enzim:Canlılarda meydana gelen kimyasal reaksiyonları hızlandıran protein yapısındaki maddelerdir. Sindirim sırasında kimyasal sindirimde görev alırlar. *Karaciğer yalnızca sindirimde görev almaz. Karaciğerin vücuttaki diğer görevleri ise;
Zehirli maddelerin zehirsiz hale getirilmesi , A vitamini sentezlenmesi , kanın pıhtılaşmasını önleyici madde üretimi , yaşlı alyuvar hücreleri parçalama ve fazla karbonhidrat ve proteinleri yağa dönüştürmektir. *Midede karbonhidrat sindirimi görülmez *Ağızda protein sindirimi yoktur. *Yağların sindirimi yalnızca ince bağırsakta gerçekleşir. Ağız ve midede yağ sindirimi olmaz..
En son tarafından Cuma Kas. 09, 2007 8:15 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 7:50 pm | |
| Yukarıdaki şekilde Enzimler, büyük moleküllü karbonhidrat , protein ve yağları (besin içeriklerini ) küçük moleküllere dönüştürür.Tespihi tanelerine veya tarağı tırnaklarına ayırmak gibi bir olaydır. Üstteki şemada sindirim sistemimizde besin içeriklerinin kimyasal sindirim sırasında geçirdikleri değiiim görülmektedir.(örnek olarak tespih gibi giren karbonhidratın tanelerine parçalanışını sindirim organlarına göre gözleyebilirsiniz) Önemli NOT:*Besin içeriklerinden karbonhidrat, yağ ve proteinlerin sindirime uğrar ve ince bağırsaktan emilerek kana geçer. *Su, vitamin ve minerallerin sindirime uğramadan kalın bağırsaktan emilir ve kana karışırlar. Yukarıdaki şemada sindirime uğrayan besinlerin bağırsaklardan kana, kandan da vücut hücrelerine geçişi görülmektedir. Önemli NOT:*Besinlerin Taşınması:İnce bağırsağın yüzeyindeki villüsler içindeki kılcal kan damarları ile protein ve karbonhidratların yapı taşları , lenf kılcalları ile yağların yapı taşları taşınır Sindirim Sistemimizin Sağlığını Korumak Doğru Beslenmeyi Öğrenmek: Dengeli ve yeterli beslenmemiz gerektiğini uzmanlardan ve büyüklerimizden sıkça duyarız. Dengeli ve yeterli beslenmek niçin bu kadar önemlidir? Vücudumuzun günlük enerji gereksinimini karşılamak, büyümemiz ve gelişmemizin sağlıklı olabilmesi için dengeli ve yeterli beslenmemiz gerekir. Yemek yemek temel ihtiyaçlarımızdandır. Ancak vücudumuz besinlerin ihtiyacımızdan fazla olan kısmını harcayamaz ve bunları yağa dönüştürerek depolar. Depolanan yağlar ise zamanla şişmanlığa sebep olur. Dengeli ve yeterli beslenme besin içerikleri olan protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral ve suyun, ihtiyacımızı karşılayacak oranda ve birlikte alınmasıdır. Stres ile dengesiz ve yetersiz beslenme sindirim sistemi sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerdendir. Lifli besinleri tüketmek ve dengeli ve yeterli beslenmek ise sindirim sisteminin sağlığını olumlu etkiler. Sindirim sistemimizin sağlığını korumak için: • Çok sıcak ve çok soğuk şeyler yiyip içmemeliyiz. • Lokmaları iyice çiğnemeli ve yavaş yemeliyiz. • Sofradan tam olarak doymadan kalkmalıyız. • Yemek sırasında ve yemekten sonra fazla su içmemeliyiz. • Yemekten sonra bir saat kadar istirahat etmeliyiz. • Yemeğe çiğ salata veya taze meyve ile başlamalıyız. • Kafeinli ve asitli içeceklerden uzak durmalıyız. Sindirim Sistemi Hastalıkları:
Ülser: Mide öz suyunun mide ve onikiparmak bağırsağını aşındırmasıdır. Tifo: Kirli su ve mikroplu yiyeceklerle geçen basillerin oluşturduğu bir hastalıktır. Dizanteri: Basillerin ya da amiplerin kalın bağırsağa yerleşerek yol açtıkları bir hastalıktır. Kolera: Yiyecekler veya dışkıyla bulaşan virgül şeklindeki bakterilerin oluşturduğu bir hastalıktır. İshal: Bütün bulaşıcı hastalıklar, bağırsak parazitleri, beslenme ve emilim bozukluklarında ortaya çıkan bir hastalıktır. Gıda zehirlenmesi: Bozulmuş, mikroplu veya kirli besinlerin yol açtığı bir hastalıktır. Apandisit: Kör bağırsaktaki apandisin iltihaplanmasıdır. Alkolden ve Sigaradan Uzak Durmak: Alkol, midenin iç yüzeyini örten tabakayı tahriş ederek gastrite ve kusmaya yol açabilir. Midenin üst bölümüyle yemek borusunun alt bölümünde küçük yırtıklara sebep olabilir. Alkolün uzun süre kullanılması özellikle B vitaminlerinin ve diğer besinlerin emilimini engelleyebilir. Ayrıca yüksek miktarda tüketilen alkol, karaciğer için önemli bir tehdit oluşturur. Sigara içme alışkanlığı da benzer sorunlara yol açar. Sindirim sistemimiz yediğimiz besinlerin sindirilmesini ve bu besinlerin ince bağırsak tarafından emilerek kanımıza geçmesini sağlar. Sindirim sonucu oluşan küçük moleküller dolaşım sistemimiz aracılığıyla hücrelerimize kadar taşınır. Vücudumuz besin içeriklerini enerji üretmek, yapım ve onarımını gerçekleştirmek ve faaliyetlerini düzenlemek için kullanır. Vücudumuz bu önemli görevlerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu besin içeriklerini besin gruplarından sağlar. Aşağıdaki metni okuyarak besin gruplarının yeterli ve dengeli bir şekilde tüketilmesinin vücudumuz ve sindirim sistemimizin sağlığı için önemini kavrayalım. DENGELİ VE YETERLİ BESLENMENİN ÖNEMİSağlık Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi, vatandaşlarımızın beslenme konusunda bilinçlenmelerine katkıda bulunmak amacıyla “Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi”ni hazırlamıştır. Rehberde, her gün alınması gereken temel besinler, yandaki dört yapraklı yonca şekli üzerinde gösterilmiştir. Yoncanın her bir yaprağı bir besin grubunu göstermektedir. Her bir besin grubu ve bunların vücudumuz için önemi aşağıda belirtilmiştir. SÜT GRUBU
Süt yoğurt, peynir ve süt tozu gibi sütten yapılan besinlerdir. Bu besinler kalsiyum minerali ve yağ içerir. Yetişkinlerin günde iki, çocukların ve gençlerin ise üç-dört porsiyon süt ve süt ürünü tüketmeleri gerekir. (Bir orta boy su bardağı süt veya yoğurt ile iki kibrit kutusu büyüklüğündeki peynir bir porsiyondur.) Vücudumuz İçin Önemi • Süt ürünlerinde bulunan kalsiyum, kemiklerimizin ve dişlerimizin sağlıklı gelişmesini sağlar. • Hücrelerimizin çalışmasında önemli rol oynar. • Yoğurt yemek ve tuzlu ayran içmek, ishal tedavisinde hayati önem taşır. ET, YUMURTA VE KURUBAKLAGİL GRUBU Et, tavuk, balık, yumurta, kuru fasulye, nohut, mercimek, ceviz, fındık, fıstık gibi yağlı tohumlu besinler bu grupta yer alır. Bu besinler protein, mineral, vitamin, yağ ve karbonhidrat içerir. Et, yumurta ve kurubaklagil grubundan günde iki porsiyon alınmalıdır. Bu besinlerin her gün tüketilmesi gereken miktarları şöyledir: - Et, tavuk, balık vb. 50-60 g (iki ızgara köfte kadar) - Kuru baklagiller 90 g (bir çay bardağının alabileceği kadar) - Yumurta haftada üç-dört adet Vücudumuz İçin Önemi • Büyümeyi ve gelişmeyi sağlar. • Hücrelerimizin yenilenmesini ve dokularımızın onarımını sağlar. • Kan yapımında görevli önemli besin içeriklerini sağlar. • Sinir ve sindirim sistemlerimiz ile derimizin sağlığında görev alan besin içerikleri en çok bu grupta bulunur. • Hastalıklara karşı direncimizi artıran besin içeriklerini sağlar. • Özellikle protein ihtiyacının arttığı bebeklik ve çocukluk dönemlerinde, bu gruptaki besin içeriklerinin alınması önemlidir. SEBZE VE MEYVE GRUBU Bitkilerin yenebilen her türlü kısmı, sebze ve meyve grubu altında toplanır. Sebze ve meyvelerin içeriklerinin önemli bir kısmını su oluşturmaktadır. Bunun yanında mineral ve vitamin bakımından zengindir. Sebze ve meyve günde en az beş porsiyon (Bir orta boy elma, muz, portakal veya iki fincan pişmiş sebze bir porsiyondur.) sebze ve meyve tüketmemiz gerekir. Vücudumuz İçin Önemi• Hücrelerimizin yenilenmesini ve dokularımızın onarımını sağlar. • Büyümemize ve gelişmemize yardım eder. • Deri ve göz sağlığımız için önemlidir. • Diş ve diş eti sağlığımızı korur. • Hastalıklara karşı direncimizi artırır. • Kalp-damar hastalıklarının ve bazı kanser türlerinin oluşma ihtimalini azaltır. • Bağırsaklarımızın düzenli çalışmasına yardımcı olur. • Vücuda zararlı maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olur. EKMEK VE TAHIL GRUBU Buğday, pirinç, mısır, çavdar ve yulaf gibi tahıllar ve bunlardan yapılan ürünler bu grup içinde yer alır. Bu besinler vitamin, mineral, protein, yağ ve karbonhidrat içerir. Tahıl ürünleri günde altı porsiyon tüketilebilir. (Bir dilim ekmek veya dört yemek kaşığı pilav bir porsiyondur.) Vücudumuz İçin Önemi• Vücudumuzun enerji kaynağıdır. • Çavdar ve yulaf gibi lif içeriği yüksek olan besinlerin tüketimi, bağırsaklarımızın düzenli çalışmasını sağlar. Yeterli ve dengeli beslenebilmek için dört farklı besin grubundaki bu yiyeceklerden her gün yeteri kadar tüketmeliyiz. Besin gruplarında yer alan herhangi bir besin içeriğinin yetersiz alınması durumunda, vücutta o besin içeriğinin görevi yerine getirilemez. Bunun sonucunda da vücudun çalışması aksar ve bazı hastalıklar ortaya çıkar. Sağlığımızı korumanın ve hastalıkları önlemenin temel şartı yeterli ve dengeli beslenmektir.
En son tarafından Cuma Kas. 09, 2007 8:19 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 7:54 pm | |
| Boşaltım Sistemimiz Vücudumuzdan Atıkları Uzaklaştırır Canlılar hayatsal faaliyetlerini yürütebilmek için dışarıdan besin alırlar. Bu besinleri enerji verici, yapıcı onarıcı ve düzenleyici olarak kullanırlar. Besin içeriklerinin hayatsal faaliyetlerde kullanılmasından sonra kalan su, madensel tuzlar, CO2, amonyak, üre ve ürik asit gibi zararlı maddelerin vücut dışına atılmasına boşaltım denir.Boşaltım olayını gerçekleştiren sisteme de boşaltım sistemi adı verilir. Boşaltım sistemi sayesinde sindirim sonucu hücrelerde oluşan artık maddeler, dışarıdan vücuda girmiş olan zararlı maddeler ve yararlı olmasına rağmen hücrelere fazla gelen maddeler vücut dışına atılır. Vücudumuz için gerekli besin içerikleri, enerji üretimi için, yapım-onarım için ve düzenleyici olarak kullanılır. Bu sırada vücudumuza zararlı olan ve vücudumuzdan uzaklaştırılması gereken bazı atık maddeler de oluşur. Oluşan atık maddeler vücudumuzdan boşaltımda görevli yapı ve organlar tarafından uzaklaştırılır. Atık Maddeleri Vücudumuzdan Uzaklaştıran Organlar Böbrekler, akciğerler, karaciğer, deri ve kalın bağırsak atık maddeleri vücudumuzdan uzaklaştıran organlardır. Bu organlar atık maddeleri idrar, solunum, terleme ve dışkı yoluyla atar. Eğer bu atık maddeler vücudumuzdan uzaklaştırılmadıkları takdirde zehirleyici olabilir. Bunun sonucu olarak vücudumuz görevlerini yerine getiremez. Aşağıdaki şemayı inceleyelim Deri Vücudumuzdan suyun ve tuzun fazlasını terleme yoluyla dışarı atar.Aynı zamanda bu sayede vücut sıcaklığı da korunmuş olur. Akciğerler
Kan içindeki karbon dioksiti ve suyu soluk verme esnasında vücut dışına atar. Karaciğer
Proteinlerin sindirilmesi sonucunda oluşan zehirli bir maddeyi, daha az zararlı olan üreye dönüştürür. Kalın bağırsak
Su, safra ve besin atıklarının dışkı şeklinde vücuttan atılmasını sağlar. Böbrekler
Kan içindeki zararlı atıkları ve üreyi süzerek idrar şeklinde vücuttan uzaklaştırır. Boşaltım Sistemimizi Oluşturan Yapı ve Organlar Besin içeriklerinin hücrelerimiz tarafından kullanılması sonucunda atık maddeler oluşur. Oluşan bu atık maddeler hücrelerimizden kanımıza geçer. Atık maddelerle kirlenmiş kanın vücudumuza zarar vermemesi için bir an önce temizlenmesi gerekir. Bu atık maddeler vücudumuzdan boşaltım yoluyla uzaklaştırılır. Tıpkı fabrikaların zehirli atıkları temizleyerek uzaklaştıran arıtma tesisleri gibi vücudumuzdan atık maddeleri uzaklaştıran ve boşaltım sistemi adı verilen bir sistem vardır. Boşaltım sistemimiz; böbrekler, üreter, idrar kesesi ve üretradan oluşur. Böbrekler boşaltım sistemimizin önemli organlarından biridir. Karaciğerin boşaltımdaki görevi:Hücrelerde solunum olayında bazı besinler (proteinler) parçalandığında amonyak denilen ve çok zehirli olan bir sıvı oluşur. Karaciğer, çok zehirli olan amonyağı, daha az zehirli olan üre ve ürik aside çevirerek boşaltıma yardımcı olur. Karaciğer, yaşlanmış alyuvarlar hücrelerini parçalar ve oluşan atıklarını safra sıvısı ile bağırsaklara göndererek boşaltım yapar. Böbreklerin Boşaltım Sistemi İçin Önemi Böbrekler: Bel omurlarımızın iki yanında yer alan organlarımızdır. Böbreğin şekli fasulyeye benzer. Yaklaşık uzunluğu 10 cm’dir. Böbreklerimizin görevi, vücudumuzun çeşitli faaliyetleri sonucu oluşan atık maddeleri kanımızdan süzerek uzaklaştırmaktır. Kanımızda atık maddelerin yanı sıra karbonhidratların, yağların ve proteinlerin sindirilmesi sonucunda oluşan küçük moleküller ile vitamin ve su gibi yararlı maddeler de bulunur. Öyleyse, böbreklerimizin kanımızı süzerken kanımızın içindeki yararlı maddeleri koruyup atık maddeleri uzaklaştırması gerekir. Peki böbrekler kanımızı süzerek nasıl temizler? Kanımız, böbreğimizin temel birimi olan nefronlar tarafından süzülerek temizlenir. Önemli NOT:*Böbrekler, vücutta yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan su, üre, ürik asit ve madensel tuzlardan oluşan atık maddelerin kandan süzülerek idrar şeklinde vücut dışına atılmasını sağlar. Yani insanlarda boşaltım olayını gerçekleştiren organ böbreklerdir. *Süzüntüdeki suyun büyük bir bölümü, glikoz ve diğer besin maddeleri öz bölgesindeki toplama kanalcıkları tarafından emilerek tekrar kana geçer. Bu olaya geri emilim denir. Böylece yararlı maddelerin vücut dışına atılması engellenmiş olur. Süzüntüdeki su ve besinler emildikten sonra havuzcukta kalan sıvıya idrar denir Her bir böbrekte, yaklaşık bir milyon nefron bulunur. Nefronlar boşaltım maddelerini kandan süzer ve idrar oluşumunu sağlar, böylece kanımızı temizler. Peki, böbreklerimiz idrarı nasıl oluşturduğunu biliyor musunuz?
En son tarafından Cuma Kas. 09, 2007 8:21 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 7:55 pm | |
| 1. Kan, böbrek atardamarları yoluyla böbreklere gelir ve nefronlarda süzülür. 2. Kan içindeki yararlı maddeler, süzülme sırasında nefronlarda emilir ve tekrar kana geçer. 3. Süzülerek temizlenen bu kan, böbrek toplardamarı ile böbreklerden çıkar. 4.Süzülmeden sonra kalan tuzun ve suyun fazlası ile üre idrarı oluşturur. 5.Oluşan idrar, üreterde ve idrar kesesinde toplanır. 6.İdrar üretra ile vücuttan dışarı atılır. Önemli NOT:*Vücudumuzda boşaltıma yardımcı olan organlar: Terleme yolu ile atık maddeleri vücuttan uzaklaştıran DERİ , Solunum sonucu atık karbondioksit v su buharını atan AKCİĞER , bazı maddelerin parçalanması sırasında oluşan zehirli maddeleri sindirim kanalına boşaltan KARACİĞER *Kanımız böbreğimizin temel birimi olan nefronlar tarafından süzülerek temizlenir. Böbreklerimizin kanımızı süzerek atıkları idrar şeklinde uzaklaştırır. *Vücuda pompalanan kan, karaciğere gelir ve kandaki amonyak, üre ve ürik aside çevrilir. Kan daha sonra böbrek atardamarı ile böbreklere gelir. (Böbrek atardamarı, aorttan ayrılan damarlardan biridir.)Böbreklere gelen kirli kandaki su, üre, ürik asit ve madensel tuzlar, kabuk bölgesindeki nefronlar tarafından süzülür. Süzülen ve temizlenen kan, böbrek toplardamarı ile böbreklerden uzaklaştırılır. *Dışkılama:
Sindirilmeyen besinlerin sindirim sisteminden atılması olayıdır. Boşaltım olayı değildir. * Damlama:Nemli havalarda sabahın erken saatlerinde bitkilerin yaprakları üzerinde su damlacıkları görülür . Bitki attığı bu su damlacıkları sayesinde bitkideki fazla su ve mineraller bünyesinden atılır. * Bitkiler boşaltımı ; su ve karbondioksiti yaprak gözeneklerinden ve yaprak dökümü ve köklerden ise fazla su ve madensel tuz boşaltımı yapar. * Tek hücrelilerde ( Amip , öğlana , paremezyum gibi) boşaltımı hücre zarından yaparlar * Tek delikliler: Kurbağa , balık , sürüngen ve kuşlarda boşaltım ve üreme tek bir açıklıktan yapılır. Buna göre bu delikten sperm , dışkı , yumurta çıkar. * Memeli erkeklerde: İdrar ve sperm aynı delikten dışkı ayrı delikten atılır. * Memeli dişiler: İdrar , dışkı ve yumurta 3 ayrı delikten atılır. Boşaltım Sisteminin Sağlığı ve Korunması :1- Yeterli miktarda sıvı alınmalıdır. (Böbreklerin rahat çalışması için bol sıvıya ihtiyacı vardır. Alınan sıvı miktarı sıcak ve kuru havalarda arttırılmalıdır. Günlük en az 2 litre su alınmalıdır.) 2- İdrar uzun süre tutulmamalıdır. (Böbrek taşları oluşabilir). 3- Böbrekler ve idrar yolları soğuktan korunmalıdır. (Böbrek sağlığı için). 4- Aşırı acı ve baharatlı yiyecekler yenilmemelidir. 5- Düzenli banyo yapılmalıdır. (Derideki gözeneklerin açılması için). 6- İçilen su ve yenilen besinler temiz olmalıdır. 7- Böbrek iltihabı rahatsızlıklarında tedavi yarıda kesilmemeli ve ilaçlar zamanında alınmalıdır. 8- Diş çürükleri ve boğaz iltihabı hemen tedavi ettirilmelidir. (Çürük veya iltihaba yol açan mikroorganizmalar, kalıcı böbrek rahatsızlıklarına yol açabilir.) 9- Kişisel temizliğe dikkat edilmelidir. Diyaliz veya böbrek nakliBöbrek yetmezliği olan hastaların vücutlarında, böbrekler vasıtasıyla süzülmesi gereken idrarın bir kısmı kana karışır. Böbrekleri çalışmayan ya da yetersiz çalışan bu hastalar için diyaliz veya böbrek nakli tedavisi uygulanır. Bu hastalar, yeterli sayıda organ nakli yapılamadığından böbreklerin görevini yerine getiren diyaliz cihazlarına bağlanır. Ancak diyaliz cihazına bağlanmak geçici bir çözümdür. Bu tedavi ile hastalar tam olarak iyileşememekte, sadece kanlarının süzülerek temizlenmesi sağlanmaktadır. Ülkemizde böbrek nakli ihtiyacı karşılanabiliyor mu?Ülkemizde yaklaşık 30 bin kronik böbrek yetmezliği hastası, haftanın üç günü diyaliz cihazına bağlı olarak “böbrek nakli olabilmek umuduyla” hayatını sürdürmeye çalışmaktadır. Ancak bu hastaların yılda sadece 600’ü bu imkânı elde edebiliyor. Ülkemizde bugüne kadar toplam 4800 böbrek nakli yapılmıştır. Yeterli sayıda organ bağışı yapılmadığından böbrek nakli ihtiyacı karşılanamamaktadır Hastalara böbrek nakli nasıl yapılıyor?Yaşayan bir insanın böbreklerinden birinin nakil ihtiyacı olan bir başkasına ameliyatla nakledilmesi şeklinde yapılır. Ayrıca beyin ölümü geçekleşmiş bağışçının böbreğinin alınarak ihtiyacı olan bir kişiye verilmesi yoluyla da gerçekleşir. Önemli NOT: * Uzun süre idrar tutulursa ; Bu durum sık sık yapılırsa idrar yollarında mikroorganizmaların üremesi sonucu iltihaplanma ve ileri yaşlarda idrarı tutamama gerçekleşebilir. Boşaltım Sisteminde (Böbreklerde) Görülen Hastalıklar :Boşaltım sisteminde; böbrek iltihabı, böbrek taşı, böbrek yetmezliği, idrar torbası ve idrar yolu iltihabı, nefrit, üremi, albümin, sistit, şeker hastalığı ve yüksek tansiyona bağlı olan böbrek rahatsızlıkları görülür. a) Böbrek İltihapları :Böbreğin öz bölgesinde veya havuzcuğunda görülür. İdrar tutamama, bel ağrısı, halsizlik, üşüme, ateşlenme gibi belirtileri vardır. b) Böbrek Taşları :İdrardaki madensel tuzların (kalsiyum tuzları, D vitamini ve azotlu bileşiklerin), idrar kanalcıklarında veya havuzcukta veya idrar borusunda birikmesi ile oluşur. Erkeklerde daha fazla ortaya çıkar. Sancı ve idrarda kan görülmesi gibi belirtileri vardır. (Taş oluşumunun önlenmesi için günde yeterince su içilmeli, süt ve süt ürünlerinin aşırı tüketiminden uzak durulmalıdır.) Böbrek taşlarının tedavi yöntemlerinden biri taş kırmadır. Bunun için yüksek enerjili (ultrasonik) ses dalgaları kullanılır ve ses dalgaları cilde ve böbreklere zarar vermeden taşları kırabilir. Kırılan taşlar idrarla dışarı atılır. Büyük ve kırılamayan taşlar ise ameliyatla alınabilir. c) Böbrek Yetmezliği :Böbreklerin tamamen veya kısmen (%80) görevini yerine getirememesi hastalığıdır. Bu hastalığı taşıyan insanların kanındaki su, üre, ürik asit ve madensel tuzları temizlenmesi için DİYALİZ makinesine bağlanması veya böbrek naklini yapılması gerekir. Diyaliz makinesi, idrarla atılamayan su, üre, ürik asit ve madensel tuzların kandan süzülerek kanın temizlenmesini sağlar. Bu yöntem, kalıcı tedavi sağlamaz. Kalıcı tedavi için böbrek naklinin yapılması gerekir. Organ nakli, canlı bir kişinin bir böbreğini (sağlıklı bir kişi tek böbrekle de yaşayabilir ) ya da yeni ölmüş ama organları hala canlı birinin böbreğini alarak yapılabilir. d) Nefrit :Nefronların iltihaplanması hastalığıdır. Yüz, göz ve ayak bileklerinde şişme gibi belirtileri vardır. Bulaşıcı hastalıklar sonucu oluşur. e) Üremi :Böbrek yetmezliği sonucu idrarla atılması gereken zararlı ve atık maddelerin atılamayıp kanda (vücutta) birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalıktır. f) Albümin : Nefronların görevini yapamaması sonucu, proteinli maddelerin idrara geçmesidir. g) Sistit : Üreme organları veya kan yoluyla gelen mikropların, idrar yollarında oluşturduğu yanmadır. | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 7:59 pm | |
| Denetleyici ve Düzenleyici Sistemimiz Vücudumuzda, bir dakika içerisinde, sayamayacağımız kadar çok olay gerçekleşir.Bir saat veya bir gün içerisinde gerçekleşen olay sayısını ise tahmin etmek çok zordur. Duyuları algılamak, düşünmek, yürümek, konuşmak gibi birçok olay aynı anda gerçekleşir. Ancak bu kadar çok ve karmaşık olan bu olaylar birbirinden bağımsız ve kontrolsüz değildir. Bütün bu olaylar sistemlerimiz tarafından gerçekleştirilir. Vücudumuzdaki sistemlerin düzenli, birbiriyle uyumlu ve sorunsuz olarak çalışmasını, denetleyici ve düzenleyici sistemimiz sağlar. Denetleyici ve düzenleyici sistemimiz, sinir sistemi ve iç salgı bezlerinden oluşur. Sinir Sistemimiz Konuşmak, acıkmak, yürümek, dengede durmak, yazmak, ağlamak gibi birçok işi gün boyunca gerçekleştiririz. Vücudumuzda bu işlerin gerçekleştiren sinir sistemidir.Sinir sistemimiz, vücudumuzu ağ gibi saran milyarlarca sinirden meydana gelir. Vücudumuzu saran bu sinirleri, binlerce sinir hücresi (nöron) oluşturur. Sinir sistemimiz merkezi ve çevresel sinir sistemi olmak üzere iki bölüme ayrılır. 1. Merkezî Sinir SistemiVücudumuzun yönetimini ve denetimini merkezî sinir sistemi sağlar. Merkezî sinir sistemi beyin, beyincik, omurilik ve omurilik soğanından oluşur. Beyin, beyincik ve omurilik soğanı kafatasımızın; omurilik ise omurgamızın içinde yer alır. Sizce, bunun sebebi ne olabilir? Merkezî Sinir Sistemimizi Oluşturan Organlar ve Görevleri Beyin: Beynimizin vücudumuzdaki hangi olayların gerçekleşmesini sağladığını biliyor musunuz? Merkezî sinir sistemimizin en gelişmiş organı olan beynimiz, milyarlarca sinir hücresinden meydana gelir. Vücudumuzun öğrenme, hafıza ve yönetim merkezi beynimizdir. Beyin; • Duyu organlarımızdan gelen bilgileri değerlendirir. • Konuşmalarımızın ve istemli hareketlerimizin gerçekleşmesini sağlar. • Acıkma, susama, uyku ve uyanıklık gibi yaşam olaylarımızı düzenler. • Kan basıncımızı ve vücut sıcaklığımızı ayarlar. • Merkezî sinir sistemimizdeki diğer organların yardımıyla organlarımızın ve sistemlerimizin çalışmasını düzenler. Beyincik: Bisikletimizi sürebilmemiz için dengede durmamız gerekir. Peki vücudumuz dengesini nasıl sağlar? Vücudumuzun hareket ve denge merkezi beyinciktir. Beynimizin arkasında ve alt tarafında yer alır. Vücudumuzun dengesi bozulduğunda duyu organlarımızdan veya vücudumuzun diğer kısımlarından gelen bilgileri alarak dengemizi sağlar. Beyincik vücudumuzun dengesini ayarlamak için; • Kol ve bacaklarımızdaki kasların birbiriyle uyumlu çalışmaları düzenleyerek hareketlerimizin dengeli olmasını sağlar. Omurilik Soğanı: Beynimizin vücudumuzdaki diğer organlarla nasıl ilişki kurduğunu biliyor musunuz? Omurilik soğanı soğana benzer bir şekle sahip olduğundan böyle isimlendirilmiştir. Beyin ile omurilik arasında yer alır. Böylece beyin ve diğer vücut organları arasındaki bağlantıyı sağlar. Omurilik soğanı, isteğimiz dışında çalışan iç organlarımızın kontrol merkezidir. Omurilik soğanı;• Solunum, dolaşım, boşaltım ve sindirim sistemlerimizin çalışmalarını düzenler. • Nefes alma, yutma, öksürme, çiğneme, hapşırma ve kusma gibi olayları kontrol eder. Omurilik: Omuriliğin merkezi sinir sistemindeki görevini tahmin edebilir misiniz? Omurilik soğanından başlayıp kuyruk sokumuna kadar uzanan omurilik omurgamız içerisinde yer alan bir sinir kordonudur. Organlardan beyne ve beyinden diğer organlara gelen sinirler omurilikten geçer. Omurilik,
vücudumuzun refleks yönetim merkezidir. Omurilik;• Beyinle diğer organların arasındaki bilgi iletimini sağlar. • Refleks davranışlarımızı gerçekleştirir. 2. Çevresel Sinir SistemiMerkezî sinir sistemi dışında yer alan milyonlarca sinir, çevresel sinir sistemini oluşturur. Çevresel sinir sistemi, merkezî sinir sistemi ile organlar arasındaki iletişimi sağlar. Sinir Sisteminde Mesaj iletimi Nasıl Gerçekleşir?Sinirler beyin ve omurilikten çıkarak deri, gözler, kaslar, dişler ve kemiklerin içi dâhil olmak üzere vücudumuzun her yerine dağılır. Sinirleri, telefon kablolarına benzetebiliriz. Telefon kabloları gibi sinirler de bilgi taşıyarak vücudumuzda iletişimi sağlar. Sinirler, vücudumuzdan ve çevreden aldıkları bilgileri elektrik mesajları şeklinde, beynimize iletir. Beynimiz gelen bilgiyi değerlendirerek bir cevap oluşturur. Beyin oluşturduğu cevabı gerekli yapı ve organlara yine sinirler aracılığıyla iletir. Sinirlerin bilgi taşıma özelliği sayesinde, çevremizde ve vücudumuzda meydana gelen değişimler hakkında hızlı bir şekilde bilgi ediniriz. Böylece vücudumuzun farklı kısımları düzenli ve birbiriyle uyum içinde çalışır. Önemli NOT:• Vücudumuzda bulunan bütün sinirlerin sinir sistemimizi oluşur. • Sinir sistemimizin merkezî sinir sistemi ve çevresel sinir sistemi olarak iki bölümden oluşmuştur. • Merkezî sinir sistemini oluşturan organların sinirlerden oluşmuştur.Merkezî sinir sisteminin vücudumuzda gerçekleşen olaylardan kasların kontrolü, öğrenme, nefes alma, kalbin atışı vb. kontrol eder. • Merkezî sinir sistemi dışında yer alan milyonlarca sinir çevresel sinir sistemini oluşturmuştur. Çevresel sinir sisteminin, merkezî sinir sistemi ile organlar arasındaki iletişimi sağlar. | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 8:00 pm | |
| Sinirler Mesajları Beynimize Nasıl Taşır?Vücudumuzun içinde veya çevremizde meydana gelen ve vücudumuzda belirli bir tepkiye sebep olan fiziksel, kimyasal veya biyolojik etkilere (ses, ışık, koku, tat, basınç gibi) uyarı denir. Uyarılar, duyu organlarımızda bulunan özel hücrelerle alınır. Alınan uyarı sinirler ile merkezî sinir sistemine taşınır. Uyarılar sinir hücrelerimizde değişikliğe yol açar. Bir uyarının sinir hücresinde oluşturduğu değişikliğe uyartı mesajı adı verilir. Uyartı mesajını merkezî sinir sistemine; merkezî sinir sisteminde bu mesaj için oluşan cevabı kaslara, organlara ve salgı bezlerine sinirler iletir. Uyartı mesajı beynimizdeki ilgili bölümde değerlendirilir ve uyarıya karşı bir cevap oluşur. Beynimizde oluşan bu cevap yine sinirler aracılığıyla ilgili organ ya da yapılara iletilerek uyarıya tepki verilir. Vücudumuzun içinde veya çevremizde meydana gelen uyarılar vücudumuzda her zaman bu şekilde tepki oluşturmaz. Yemek yerken yutkunuruz. Göz kapaklarımız gün boyu defalarca açılıp kapanır. Elimizi sivri bir cisme değdirdiğimizde hemen geri çekeriz. Bunlar gibi birçok olay, düşünmemize bile gerek kalmadan gerçekleşir. Hatta isteğimiz dışında yaptığımız bazı hareketler bizi tehlikelere karşı korur. Vücut sıcaklığımız biraz yükselince terlemeye başlarız. Loş bir ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz hemen büyürken ışığa bakınca aniden küçülür. Gözümüze doğru gelen bir cisim karşısında gözlerimizi farkında olmadan kapatırız. Bu hareketler isteğimiz dışında gerçekleşir.Refleks Nedir?Yeni doğan bebeğin emme hareketi, yanan parmağın hızla geri çekilmesi, yüksek sesten ürkmek, öksürmek, hapşırmak, yutkunmak gibi hareketleri düşünmeden gerçekleştirdiğimizi fark ettiniz mi? Göz bebeğimizin ışıkta büyüyüp karanlıkta küçülmesi de düşünmeden gerçekleştirdiğimiz hareketlerdendir. Bu hareketleri niçin düşünmeden yapıyor olabiliriz? Peki bunlar vücudumuzda nereden kontrol ediliyor olabilir? Vücudumuzun dışarıdan gelen ışık, ses gibi bir uyarıya ani ve hızlı bir hareketle tepki göstermesine refleks denir. Refleksler, sürekli ve hızlı bir biçimde gerçekleşir ve bu sayede vücudumuzun kendini savunmasını sağlar. Refleks hareketlerimiz omurilik tarafından gerçekleştirilmesine rağmen beynimiz tarafından kontrol edilir. Araba ve bisiklet sürmek, örgü örmek, dans etmek, yüzmek, limon görünce ağzımızın sulanması gibi hareketler de reflekstir. Bu hareketleri ise tekrarlayarak öğreniriz. Bunları bir kez öğrendikten sonra bir daha unutmaz ve düşünmeden gerçekleştiririz. Önemli NOT:• Yutkunmak, yanan parmağın geri çekilmesi göz kapaklarının açılıp kapanması gibi düşünmemize bile gerek kalmadan hatta isteğimiz dışında yaptığımız bazı hareketlerin Refleks dir. • Elimizi yanan bir muma yaklaştırdığımızda derimizdeki acı hissini alan sinirler bunu omuriliğe iletir, omurilik de hemen kaslarımızı kasılarak elimizi çekmemizi sağlar. İç Salgı Bezlerimiz SALGI BEZLERİVücudumuzda iki çeşit salgı bezi vardır. 1. Dış salgı bezleri : Salgılarını kendilerine ait salgı kanallarına boşaltırlar. Örnek :Pankreas,karaciğer ve safra kesesi, tükürük bezleri,ter bezleri,süt bezleri 2. İç salgı bezleri : Salgılarını(hormon) doğrudan kana verirler. Kan yoluyla tüm hücrelere taşınır . Örnek : Pankreas,hipofiz,tiroit bezi, adrenal bez,eşey bezleri HİPOFİZ BEZİ- Büyümeyi,gelişmeyi ve cinsel hormonların oluşmasını sağlar. - Büyüme döneminde az salgılanırsa cücelik,çok salgılanırsa devlik oluşur. - Erkeklerde sperm,kadınlarda yumurta oluşumunda etkilidir. - Vücudun su dengesini ve kan basıncını ayarlar.kemik oluşumunu sağlar. TİROİT BEZİ- Hücrelerde oksijen kullanımını düzenler. -Büyüme sırasında kemikleşme sürecini hızlandırır. - Vücuda yetersiz iyot alınırsa,çok çalışır,büyür ve tiroit hastalığı oluşur. -Paratiroit bezleri kandaki kalsiyum ve fosfat dengesini düzenler. BÖBREK ÜSTÜ BEZİ(=ADRENAL BEZ)- Adrenalin salgısı; - Korktuğumuzda ve heyecanlandığımızda çok salgılanır. - Kalp atışlarını hızlandırır,kan basıncını artırır. - Göz bebeğinin büyütüp küçülmesini sağlar - Diğer salgılarıyla vücut sıvısında mineral dengesini düzenler. PANKREAS- Hem sindirim enzimi hem de hormon salgılar.(Karma bezdir) - Kanda şeker az olursa GLUKOGEN salgılayarak şeker dengesini sağlar. - Kanda şeker çok olursa İNSULİN salgılayarak şeker dengesini sağlar. YUMURTALIK- Salgıladığı hormonlarla dişi bireyin fiziksel özelliklerinin ortaya çıkmasını sağlar. - Ergenlik döneminden itibaren yumurta hücresinin üretilmesini sağlar. TESTİS- Salgıladığı hormonlarla erkeğe ait fiziksel özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. - Ergenlik döneminden itibaren sperm üretilmesini sağlar Vücudumuzun doku ve organları arasındaki işleyişi denetlemek ve düzenlemek sadece sinir sistemimizin görevi değildir. Organ ve sistemlerimizin çalışmasının denetlenmesi ve düzenlemesi genellikle sinir sistemimiz ile iç salgı bezlerimizin birlikte çalışması sonucunda gerçekleşir. iç salgı bezlerimiz, denetleme ve düzenleme görevlerini hormon adı verilen özel salgıları üreterek yerine getirir. iç salgı bezlerinin ürettiği hormonlar görevini düzenleyecekleri organlara, kan yoluyla, taşınır. iç salgı bezlerimiz, denetleyici ve düzenleyici görevlerini yavaş, uzun sürede ve sürekli gerçekleştirirken sinir sistemimiz, çok hızlı ve kısa süreli bir şekilde çalışır. Her bir hormon, farklı organlar tarafından üretilir ve farklı etkilere sahiptir. Aşağıdaki tabloda, bazı iç salgı bezlerimiz ile bunların salgıladıkları hormonlar ve bu hormonların görevleri belirtilmiştir. Tabloyu ve iç salgı bezlerimizi gösteren insan modelini inceleyelim. Önemli NOT: * Hormon:
Vücudun belli bölgelerinden salgılanıp başka bölgelerindeki hücreler üzerine etki eden kan yolu ile taşınan bileşiklerdir. * Sinir sistemi canlılar içinde sadece hayvanlarda bulunur. * Pavlov : Zil sesi ile bir köpeğe eş zamanlı yemek Koşullu ( Şartlı ) Refleks kazandıran bilim adamı • İç salgı bezlerinin görevlerini hormon adı verilen özel salgılar üreterek yerine getirir. Hipofiz ve diğer iç salgı bezlerinin hormonları kan damarlarına verirler. • Menenjit, kuduz ve çocuk felci mikrobik sinir sistemi hastalıklarıdır. Sinir sistemimizi bu hastalıklardan korumak için aşılar kullanılmaktadır. Sinir hücreleri kendilerini yenileyemedikleri için darbe ve çarpmalar sonucunda sinir sisteminde kalıcı sorunlar ortaya çıkabilir. İç salgı bezlerimiz birbirinden bağımsız çalışmaz. Herhangi bir salgı bezinde meydana gelen aksaklık vücudumuzda pek çok yapıyı olumsuz etkiler. Örneğin; hipofiz bezinin fazla hormon salgılaması devlik, az hormon salgılaması ise cücelik, tiroit bezinin salgıladığı tiroksin hormonunun az salgılanması veya iyot eksikliği guatr, pankreasın insülin hormonu salgılayamaması ise şeker hastalığına sebep olur. Denetleyici ve düzenleyici sistemimizin sağlığının korunması için dengeli ve düzenli beslenilmesi gerekir. Alkol, sigara ve uyuşturucu özellikle sinir sistemi için çok zararlı maddeler olduğundan bunlardan kaçınılmalı, sinir sistemine zarar verebilecek ağır sporlardan, ani hareketlerden, çarpma ve darbelerden kaçınılmalıdır. | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 8:01 pm | |
| Duyu Organlarımız Çevremizi algılamamızda görevli olan göz, kulak, burun, dil ve deri duyu organlarımızdır. Duyu organlarımız birlikte çalıştığında çevremizi algılamamız daha kolay ve doğrudur.Çevremizdeki cisimlerin sesini, rengini, kokusunu, sertliğini, yumuşaklığını, sıcaklığını vb. özelliklerini duyu organlarımız sayesinde hissederiz. Uyarıları dış ortamdan alarak sinirlere aktaran, duyu organlarının yapısında bulunan özel hücrelere duyu almaçları adı verilir. Farklı duyu organlarımız için farklı almaçlar vardır. Uyarı, ilgili almaç tarafından alındığı zaman uyartıya dönüşür. Uyartılar, duyu almaçları sayesinde, duyu-sinir yolu ile beyindeki duyu merkezlerine iletilir. Bu merkezler, kendilerine ulaşan uyartı mesajını değerlendirir, mesajın gerektirdiği cevabı vücudun ilgili bölümlerine gönderir ve bu bölümlerin cevabı yerine getirmesini kontrol eder. Bu sayede dış ortamdan gelen uyarıları algılarız. Önemli NOT:* Duyu organlarımızın beraber çalışması durumunda algılamamızın daha kolay ve doğru olur. * Çevremizdeki cisimlerin sesini, rengini, kokusunu, sertliğini vb. duyu organlarımız sayesinde hissederiz. * Dış ortamdan duyu organlarımız ile aldığımız uyarıları sinirlere aktaran özel hücrelere “duyu almaçları” adı verilir. Duyu almaçlarının, duyu organlarının yapısında bulunur. * Farklı duyu organlarımız için farklı almaçlar vardır. Duyu almaçları sayesinde uyartıların, duyu-sinir yolu ile beyindeki duyu merkezlerine iletilir. Beyindeki ilgili merkezin kendisine ulaşan uyartı mesajını değerlendirip mesajın gerektirdiği komutları vücudun ilgili bölümlerine verir ve bu bölümlerin verilen komutları yerine getirmesini kontrol eder. Böylece dış ortamdan gelen uyarıların algılanması sağlanmış olur. Görme Organımız GözAşağıdaki fotoğrafı inceleyerek gözümüzü koruyan ve görme işinde görevli olan yapıların neler olduğunu söyleyebilir misiniz? Göz, çevremizden aldığı ışık sayesinde görmemizi sağlayan duyu organımızdır. Gözümüzü koruyan yapılar kaşlar, göz kapakları, kirpiklerdir.Gözümüzde ayrıca gözyaşı bezleri ile göz yuvarlığını göz çukuruna bağlayan ve bunların hareketini sağlayan kaslar bulunur. Aşağıda şekli inceleyerek gözün görmesini sağlayan bölümler hakkında bilgi edinelim. Göz sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabaka (retina) olmak üzere üç bölümden oluşur. Gözün Bölümleria) Sert Tabaka: Gözün dışında bulunan beyaz renkli kısımdır ve gözü dış etkilerden korur. Işığı kıran bu tabakaya saydam tabaka (kornea) adı verilir. b) Damar Tabaka: Sert tabakanın altında yer alır ve gözün beslenmesini sağlayan damarlardan oluşur. Damar tabaka, gözün ön kısmındaki irisi oluşturur. iris gözün renkli kısmıdır. irisin ortasında bulunan kısma göz bebeği adı verilir. iris, gözümüze gelen ışığın şiddeti fazla olduğunda göz bebeğini daraltır, az ışıklı ortamlarda ise göz bebeğinin büyümesini sağlar. c) Ağ Tabaka (Retina): Işığa karşı duyarlı almaçların bulunduğu kısımdır. Ağ tabakadaki sinirler birleşerek göz yuvarlağının arka tarafından çıkıp beyne gider. Sinirlerin göz yuvarlağından dışarı çıktığı yere kör nokta adı verilir. Kör nokta ışığa karşı duyarlı değildir ve burada görüntü oluşmaz. Kör noktanın üst kısmında ve göz bebeğinin hizasında bulunan çukur bölgeye sarı leke denir. Görüntü sarı lekede meydana gelir. Ağ tabakanın ön kısmında göz merceği bulunur. Nasıl Görürüz? 1. Cisimlerden yansıyan ışık ışınları, önce saydam tabakaya gelir ve burada kırılır. Kırılan ışın ardından göz bebeğine gelir. 2. Göz bebeğinden gelen ışınlar, göz merceğinde tekrar kırılarak ağ tabaka üzerine düşer. 3. Ağ tabakada yer alan sarı leke üzerinde ters bir görüntü oluşur. Oluşan görüntü buradaki görme almaçları tarafından algılanır. 4. Algılanan görüntü, görme sinirleri vasıtasıyla beyindeki görme merkezine iletilir. Ters görüntü, beyindeki görme merkezinde düz olarak algılanır. Böylece görme gerçekleşir. Göz Kusurları ve Bu Kusurların Tedavi YollarıGöz kusurları doğuştan olabileceği gibi sonradan da oluşabilir. Doğuştan olan bazı göz kusurları şunlardır: Renk körlüğü (Daltonizm): Kırmızı ve yeşil renklerin birbirinden ayırt edilemediği bir göz kusurudur. Tedavisi yoktur. Yandaki resim renk körlüğünün belirlenmesinde kullanılır.
En son tarafından Cuma Kas. 09, 2007 8:23 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 8:04 pm | |
| Şaşılık: Gözü hareket ettiren kasların uyumsuzluğu sonucunda oluşur, ameliyatla giderilebilir. Aşağıdaki çizelgede sonradan oluşan bazı göz kusurları, bu kusurlara sahip kişilerin nasıl gördükleri ve bunların tedavi yolları verilmiştir. Gözlük ve kontak lensler, bazı göz kusurlarının tedavisinden kullanılan teknolojik araçlardandır. Saydam tabakadaki saydamlığın bozulduğu veya yok olduğu ya da bu tabakanın şeklinin değiştiği durumlarda hastalara kornea nakli yapılır. Kornea nakli, gözün bozuk olan korneasının sağlam bir kornea ile değiştirilmesi işlemidir. Önemli NOT: Göz görmemizi sağlayan duyu organımızdır. Göz kaşlar, göz kapakları, kirpikler ve gözyaşı bezleri ile göz yuvarlığını göz çukuruna bağlayan ve bunların hareketini sağlayan kaslardan oluşmuştur. Gözün görmeyi sağlayan bölümlerinin sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabakadır. İris gözümüze gelen ışığın şiddeti fazla olduğu zaman göz bebeğini daralttır, az ışıklı ortamlarda ise göz bebeğinin büyümesine sebep olur. İşitme Organımız KulakKulaklarımız işitmemizi ve dengemizi sağlayan duyu organımızdır. Suya atılan bir taşın oluşturduğu dalgalar gibi havada da ses dalgaları mevcuttur. Bu ses dalgaları kulağımızdaki duyu almaçları ile algılanır. Aşağıdaki şekli inceleyerek kulağın bölümleri hakkında bilgi edinelim. Kulak dış, orta ve iç kulak olmak üzere üç bölümden oluşur. Kulağın Bölümleria) Dış Kulak: Kulak kepçesinden ve kulak yolundan oluşur. Kulak yolunun sonunda kulak zarı bulunur. Kulak kepçesi kıkırdak bir yapıya sahiptir. Kulak yolu, kulak kepçesini orta kulağa bağlayan bir kanaldır. Kulağımız kulak kiri olarak adlandırılan bir sıvı salgılar. Bu sıvı, kulak yolundaki kıllar ile birlikte kulağa giren toz vb. maddelerin kulak zarına ulaşmasını engeller. b) Orta Kulak: Orta kulakta çekiç, örs, üzengi kemikleri, östaki borusu ve oval pencere bulunur. Üzengi kemiği vücudumuzun en küçük kemiğidir. Çekiç kemiği kulak zarına, üzengi kemiği ise iç kulaktaki oval pencereye temas eder. Bu özellikleri ile kulak kemikleri, kulak zarını iç kulağa bağlayan bir köprü oluşturur. Östaki borusu orta kulaktan yutağa açılır. Böylece orta kulak ile vücudun dışı arasındaki basınç farkını dengeleyerek kulak zarının yırtılmasını engellemiş olur. c) iç kulak: Dalız, salyangoz ve yarım daire kanallarından oluşur. Dalız, oval pencereden gelen ses dalgalarını salyangoza iletir. Salyangozda işitme sinirleri vardır ve gelen ses dalgaları işitme sinirleri ile beyne iletilir. Vücudumuzun dengesinin bozulup bozulmadığını beyinciğe bildirme işini salyangozun üst kısmındaki yarım daire kanalları yapar. Önemli NOT: İç kulakta yarım daire kanalları vücudun dengesini sağlanmasında önemli rol oynar. Vücudun durumu değiştiğinde buradan beyne giden mesajlar sonucu beyin vücudun konumunu değiştirip denge sağlar Nasıl işitiriz? 1. Kulak kepçesi ile toplanan ses dalgaları kulak yolu ile kulak zarına gelir ve zarı titreştirir. 2. Kulak zarının titreşmesiyle birlikte çekiç, örs ve üzengi kemikleri de titreşir ve bu titreşim oval pencereye iletilir. 3. Üzengi kemiği, ses titreşimlerinin oval pencereden iç kulakta bulunan dalıza iletmesini sağlar. Dalız, oval pencereden gelen ses dalgalarını salyangozdaki yarım daire kanallarına gönderir. 4. Ses, yarım daire kanallarındaki işitme almaçları tarafından algılanır ve işitme sinirleri aracılığı ile beyindeki işitme merkezine iletilir. Böylece işitme olayı gerçekleşmiş olur. işitme Bozukluları ve Bunların Tedavi YollarıÇevrenizde işitme bozukluğu olan kimseler var mı? işitme bozukluklarının sebebi ne olabilir? işitme bozukluklarının birçok sebebi vardır. Bunların bazıları işitme kaybına, bazıları da sağırlığa yani hiç duymamaya yol açabilir. işitme bozuklukları doğuştan olabileceği gibi sonradan da oluşabilir. Kulak zarı sertleşmesi, orta kulakta kemik kaynaması ve iç kulaktaki zedelenmeler doğuştan olabilir. Bazen bir hastalık ya da yüksek şiddette sesler kulağa zarar verip işitme kaybına sebep olabilir. işitme kaybı oluşursa işitme cihazı kullanılması gerekir. işitme Cihazları: Dışarıdan gelen seslerin şiddetini yükselterek onları kulağın duyabileceği seviyeye getiren küçük elektronik aletlerdir. Genellikle iç kulakla ilgili işitme kayıplarında kullanılır ancak bazen orta kulak rahatsızlıkları için de kullanılabilmektedir. işitme cihazı sesi yükseltir ama işitme kaybını düzeltmez. Mikrofon, pil ve kulaklık gibi bazı temel parçalardan oluşur. işitme cihazları duyma bozukluğu olan her yaştaki insan tarafından kullanılabilir. Wireless Teknolojisi: Duymayan kulaktan duyan ya da az işitme kaybı olan kulağa kablosuz iletim sağlayan yeni bir teknolojidir. Hasta bu cihazla, sesleri daha iyi duyar. Dokunma Organımız Deri Deri, en büyük duyu organımızdır ve vücudumuzun dışını tamamen kaplar. Ayrıca vücut ısısını ayarlar, solunum ve boşaltıma yardımcı olur ve vücudu dış etkilerden korur. Derinin üzerinde dokunmayı, basıncı, ağrıyı, sıcağı, soğuğu vb. duyuları algılayan almaçlar vardır. Aşağıdaki şekli inceleyerek derinin bölümleri hakkında bilgi edinelim. Deri, üst deri ve alt deri olmak üzere iki tabakadan oluşur. Derinin bölümleria) Üst deri: Derinin alt bölümlerini koruyan tabakadır. Bu tabakada kan damarları ve sinirler bulunmaz. Üst derinin en dış bölümü ölü hücrelerden meydana gelmiştir. Bu bölümün altında canlı hücrelerden oluşan bir tabaka bulunur. Bu tabaka, deriyi güneşten gelen zararlı ışınlardan korur. Üst deride ayrıca derinin rengini belirleyen hücreler de vardır. b) Alt deri: Üst deriye göre daha kalın olan alt deri, canlı hücrelerden oluşur. Alt deride kan damarları, kıl kasları, sinirler, ter bezleri, yağ bezleri, kıl kökleri ve duyu almaçları yer alır. Bu bölümün en altında ise yağ tabakası bulunur. Yağ tabakası vücudu çarpmalara ve vurmalara karşı korur ve vücudun ısı kaybını önler. Burada yer alan ter bezleri, terleme ile boşaltıma yardımcı olur. Derimizle nasıl hissederiz? Alt derideki duyu almaçları sıcak, soğuk, basınç, sertlik, yumuşaklık gibi duyuları algılar. Duyu almaçları ile alınan duyular, sinirler yoluyla beyne iletilir ve burada değerlendirilip algılanır. Derinin her yerinde aynı oranda duyu almacı yoktur. Bu yüzden de algılama duyusu derimizin her bölgesinde aynı değildir. Parmak uçları, dudaklar gibi bölgelerde algılama daha fazladır. Deri Hastalıkları ve Bu Hastalıkların Tedavi YollarıDeri hastalıkları fiziki sebeplerle (kesici, ezici vb. cisimler ile kimyasal maddeler gibi) oluşabildiği gibi parazitler sebebiyle de ortaya çıkabilmektedir. Bunlardan bazıları mantar hastalıkları ile pire ve kene gibi parazitlerin ısırmalarından meydana gelen deri bozukluklarıdır. Deri iltihaplanmalarına yol açan bazı mikroorganizmalar da derideki herhangi bir yaranın üzerine kolayca yerleşebilir. Alerjik deri hastalıkları arasında ise kurdeşen ve egzama sayılabilir. Bazı deri hastalıklarının teşhisinde dermatoskop adı verilen cihaz kullanılır. Dermatoskop:Açık tene sahip ve vücudunda çok sayıda ben bulunan kimselerle, daha önce aile üyelerinden biri deri kanserine yakalanmış kişilerin vücutlarındaki güneş lekeleri ve benler dermatoskop ile incelenir. Dermatoskop ile yapılan inceleme sonucunda risk altında olduğu belirlenen kişilere ya ilaç tedavisi uygulanır ya da cerrahi müdahalede bulunulur. Önemli NOT:Derinin vücudun dışını tamamen kaplayan en büyük duyu organımızdır. Derinin görevi vücut ısısını ayarlamak, solunuma ve boşaltıma yardımcı olmak, vücudu dış etkilerden korumaktır. Derinin üzerinde dokunmayı, basıncı, ağrıyı, sıcağı vb. duyuları algılayan almaçların verdır. | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 8:05 pm | |
| Koku ve Tat Alma Arasında Bir İlişki Olabilir mi? Koku ve tat alma organlarımız birbiriyle uyumlu olarak çalışır. Dilimiz bir besinin tadını, burnumuz da kokusunu algılar. Kokusu iyi alınamayan besinlerin tadı da iyi alınamaz. Örneğin nezle olduğumuzda kokuları tam olarak alamadığımız için besinlerin tadını da tam olarak alamayız. Besinlerin tadını tam olarak alabilmek için burun ve dilin birlikte görev yapması gerekir. Koklama Organımız Burun Burun, koku alma ve solunum organımızdır. Bu organ, alınan havanın temizlenmesini, ısıtılmasını, nemlendirilmesini ve kokusunun algılanmasını sağlar. Bir süre aynı koku alınacak olursa bu koku bir müddet sonra hissedilmez. Ancak ortama değişik bir koku geldiğinde bu yeni koku fark edilir. Burnun yapısını, bölümlerini ve çevresinde yer alan sinüsleri aşağıdaki şekil üzerinde inceleyelim. Burun, kemik ve kıkırdakla desteklenen bir organımızdır. Burun boşluğunun duvarı, mukus salgısı üreten hücrelerle kaplıdır. Mukus salgısı üreten bu tabaka mukoza olarak adlandırılır. Mukoza burnun içinin nemli kalmasını sağlar. Burun boşluğunun üst tarafında koku almaçları bulunur. Koku almaçlarının yoğunlaştığı bölgeye sarı bölge denir. Kokuyu Nasıl Algılarız?1. Kokulu cisimlerden buharlaşarak ayrılan ve havaya karışan tanecikler, sarı bölgedeki mukus sıvısında çözünerek koku almaçlarını uyarır. 2. Uyartılar beynin koklama merkezine iletilir. Böylece koku algılanmış olur. Bazı Burun HastalıklarıSinüzit: Sinüslerin iltihaplanmasına sinüzit denir. Doktorun tavsiye edeceği ilaçlarla tedavi edilebilir. Saman nezlesi: Saman nezlesi bir alerjidir. ilkbahar ve yaz aylarında polenler rüzgârlara kapılarak geniş alanlara yayılır. Aldığımız nefesle burnumuza yerleşen polenler şiddetli hapşırıklar eşliğinde burnun suya benzer bir akıntı salgılamasına neden olur. ilaçlarla ya da aşı yapılarak tedavi edilebilir. Burun akıntısı: Burun akıntısı; nezle, saman nezlesi, sinüzit, alerjik burun iltihabı veya burna herhangi bir şey kaçmış olması nedeniyle oluşabilir. Ayrıca kızamık başlangıcında da burun akıntısı görülür. Burun kanaması: Büyümeye bağlı olarak ergenlik döneminde burun kanamaları görülebilir. Orta yaşlarda ise tansiyon yüksekliğinden kaynaklanan burun kanamaları görülebilir. Burun kanamalarını durdurmak için yapılacak ilk yardım hastayı hemen oturtmak, başını öne doğru hafifçe eğip, burnunun kanayan deliğini on dakika kadar bastırmak, bu sırada ağızdan nefes almasını ve yutkunmasını söylemektir. Önemli NOT:Koku alma ve solunum organı olan burnumuz alınan havanın temizlenmesinde, ısıtılmasında, nemlendirilmesinde ve kokusunun algılanmasında rol oynar. Tatma Organımız DilYiyeceklerin bazılarının tadını severken, bazılarını ise sevmeyiz. Biberin acı, limonun ekşi, çikolatanın ise tatlı olduğunu nasıl ayırt ettiğimizi biliyor musunuz? Bu farklı tatları almamızda görevli olan dilimizin acaba başka görevleri de olabilir mi? Dilimizin tat alma, çiğneme, yutma ve konuşmaya yardımcı olma gibi görevleri vardır. Maddelerin tadının alınabilmesi için bu maddelerin tükürükte çözünmesi gerekir. Dilin yapısını ve tat alma bölgelerini aşağıdaki şekil üzerinde inceleyelim. Dilin ucunda, yanlarında ve arkasında tat alma tomurcukları yer alır. Tat alma tomurcuklarında tatları algılamaya yarayan almaçlar bulunmaktadır. Dilimizin her bölgesi her tadı alabilir. Ama bazı tatları alan tat tomurcukları dilimizin bazı bölgelerinde daha fazladır. Dilimizin ucu tatlı, arkası acı, ön yanları tuzlu ve arka yanları da ekşi tatları daha fazla alır. Nasıl Tat Alırız?1. Tükürükte çözünen maddeler, tat tomurcuklarındaki almaçları uyarır. 2. Almaçlar, aldıkları uyarıları tat alma sinirlerine iletir. 3. Tat alma sinirleri beyindeki tat alma merkezini uyarır ve tat duyusu algılanır. Bazı Dil HastalıklarıTat Körlüğü: insanların bir kısmı bazı maddelerin tatlarını alamazlar. Kalıtsal olan bu duruma tat körlüğü denir. Dil iltihabı: Çürük dişler, diş eti iltihabı, sigara, çok sıcak veya çok soğuk şeyler yemeyi alışkanlık hâline getirmiş kimselerde görülebilen bir tür hastalıktır. Dil Yaraları: Dilin etrafında görülen kızarıklık ve içi su dolu küçük kabarcıklar dil yaralarının belirtileridir. Bu hastalık hazımsızlık veya gripten kaynaklanabilir. işitme engelliler çevreleriyle iletişim kurmak için işaret dilini kullanırlar. Bu işaret dili harfleri veya kelimeleri anlatmak için sadece ellerin kullanıldığı sembolik işaretlere dayanmaktadır. Bu dil, işitme ve konuşmanın yerini tam olarak almasa da işitme engellilerin iletişim sorununu büyük oranda çözmektedir. Görme engelliler için kullanılan Braille (Breyıl) Alfabesi’nde, kabartma noktalardan oluşan karakterler kullanılmaktadır. Görme engelliler parmaklarının uçlarını kullanarak bu alfabeyle yazılmış yazıları okuyabilmektedir. Önemli NOT:Dil tat alma, yutma ve konuşmaya yardımcı olur. Maddelerin tadının alınabilmesi için bu maddelerin tükürükte çözünmesi gerekir. Dilin ucunda, yanlarında ve arkasında tatları algılamaya yarayan tat alma tomurcuklarının bulunur. Tat alma tomurcuklarında tatları algılamaya yarayan almaçların yer alır. Metabolizma: Canlılarda gerçekleşen yapım ve yıkım olaylarının tamamıdır. Duyu Organlarımızın Sağlığı Duyu organlarımızın sağlıklı kalabilmeleri için onları düzenli olarak kontrol ettirmeliyiz. Göz sağlığımız için;• Gözlerimizi temiz tutmalıyız. Başkalarına ait havlu ve gözlükleri kullanmamalıyız. • Televizyonu uzun süre ve yakından izlememeliyiz. • Okuma sırasında gözlerimiz ile kitap arasındaki uzaklığın 20–35 cm olmasına dikkat etmeliyiz. • Gözlerimizi aşırı ışıktan korumalıyız. • Gözlerimizin görme yeteneğini artırmak için A vitamini içeren besinler yemeliyiz. Kulak sağlığımız için;• Kulaklarımızı temiz tutmalıyız. • Kulaklarımızı soğuktan korumalıyız. • Kulaklarımızı sert cisimlerle karıştırmamalıyız. • Kulaklarımızı dış darbelerden korumalıyız. • Yüksek sesli ortamlarda bulunmamalıyız. • Patlama sesi gibi şiddetli seslerin olduğu ortamlarda, oluşan basıncın kulak zarımıza zarar vermesini engellemek için ağzımızı açmalıyız. Burun sağlığımız için;• Burun kıllarını koparmamalıyız. • Burnumuzu karıştırmamalıyız. • Sigara içmemeliyiz. • Ne olduğunu bilmediğimiz ya da kokusu keskin olan maddeleri koklamamalıyız. Deri sağlığımız için;• Derimizi ezilme, kesilme ve yanmalardan korumalıyız. • Vücudumuzu temiz tutarak deri üzerinde mikropların üremesine engel olmalıyız. Bunun için derimizin üstündeki kirleri ve ölü hücreleri, sık sık yıkanarak vücudumuzdan uzaklaştırmalıyız. Dil sağlığımız için;• Ağız temizliğine önem vermeliyiz. • Çok sıcak ya da çok soğuk yiyecek ve içeceklerden kaçınmalıyız. • Alkol ve sigara kullanmamalı ve dilimize zarar verebilecek bazı kimyasal maddelerden uzak durmalıyız. | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 8:07 pm | |
| Yayları TanıyalımKuvvet uygulandığında bazı cisimlerin şekillerinde değişiklikler olduğunu, uygulanan kuvvet ortadan kalktığında ise bu cisimlerin ilk şekillerine döndüklerini fark ettiniz mi? Bu tür cisimlere, esnek cisimler dendiğini biliyor musunuz? Örneğin, giydiğimiz bazı tişört ve çoraplar esnektir. Onları, giyebilmek için gereriz. Çıkardığımızda ise bu giysiler, ilk şekillerine döner. Oyun hamuru ve cam macunu gibi maddeler esnek değildir. Onlara kuvvet uyguladığımızda şekillerini değiştirebiliriz. Fakat uyguladığımız kuvvet ortadan kalktığında bu maddeler eski hâllerine dönmezler. Yay gibi cisimler esnektir. Gererek ya da sıkıştırarak onların şekillerini değiştirebiliriz. Uyguladığımız kuvveti ortadan kaldırdığımızda ise yay eski hâline döner. Yayın Oluşturduğu KuvvetBir yaya uygulanan kuvvetin büyüklüğü, yayın gerilmesini veya sıkışmasını nasıl etkiler? Yandaki şekle baktığınızda iki kat büyük kuvvetin yayın iki kat, üç kat büyük kuvvetin de yayın üç kat uzamasını sağladığını fark ettiniz mi? Bir cismi, yayın ucuna astığımızda cismin ağırlığından dolayı yay uzar. Fakat yay da asılı olduğu cisme yukarı doğru bir kuvvet uygular. Bu yüzden cisim asıldıktan sonra, yayın ucu bir müddet aşağı ve yukarı hareket eder ve bir süre sonra durur. Bu durumda cismin ağırlığı ile yayda oluşan kuvvet dengede olur. Yandaki şekilde görüldüğü gibi, cismi yaydan ayırdığımızda yayın ucu yukarı doğru hareket eder. Eğer yayın ucundan ayırdığımız cisim daha ağır olursa yay yukarı doğru daha hızlı hareket eder. Bu durum yayın, kendisini geren cisme, eşit büyüklükte ve zıt yönde bir kuvvet uyguladığını gösterir. Acaba, bir yaya çok büyük bir kuvvet uygularsak ne olur? Yaya gereğinden fazla kuvvet uygulandığında yay, esneklik özelliğini kaybeder ve eski hâline dönemez. Yapımında yay kullanılan aletler tasarlanırken yay ile bu yaya uygulanacak kuvvetin uygun özellikte olmasına dikkat edilir. Bir cismin ağırlığını ölçmek için dinamometre (yaylı el kantarı) kullanıldığını öğrenmiştik. Yandaki fotoğrafta görüldüğü gibi bir elmayı dinamometreye astığımızda elmanın ağırlığı dinamometrenin içindeki yayı uzatır. Eğer aynı dinamometreye bir paket elma asarsak yay bu kez daha fazla uzar. Çünkü bir paket elmanın ağırlığı daha fazladır. Kuvvet biriminin Newton (Nivton) olduğunu ve “N” ile gösterildiğini biliyoruz. Newton biriminin kullanılışını şu şekilde örneklendirebiliriz: Söz gelişi 100 g’lık bir çikolatanın ağırlığı yaklaşık 1N iken 1 kg’lık şeker paketinin ağırlığı yaklaşık 10N’dur. Aşağıdaki resimde de görüldüğü gibi ağırlık ölçmek için kullanılan dinamometreler farklı şekillerde tasarlanır. Yaylarının inceliğinden ya da kalınlığından bu dinamometrelerin farklı ağırlıktaki cisimleri ölçmek için yapıldıklarını anlayabiliriz. Örneğin, ince yaydan yapılan bir dinamometre 0 – 1 N arasında ölçüm yaparken kalın yaydan yapılanı 0 – 10 N arasında ölçüm yapabilir. Aşağıdaki resimlerden de anlaşılacağı gibi, yaylar birçok alette kullanılır. Yayların bu aletlerde hangi amaçlarla kullanılmış olduklarını açıklayalım. Yapımında yay kullanılan aletlere çevremizden başka örnekler verelim. Fen bilimleriyle uğraşan bilim insanları için ölçme çok önemlidir. Bilim insanları yaptıkları gözlem ve araştırmalarını, uygun ölçme araçlarını kullanarak anlamlı hâle getirirler. Örneğin, bir mühendis metre ve gönye gibi araçları kullanırken bir doktor da hastasının ateşini ölçmek için termometreden yararlanır. Gözlem ve ölçümlerin sonucunda elde edilen veriler, yorumlanarak değişkenler arasındaki muhtemel ilişkiler belirlenir. Elde edilen veriler tablo, grafik, resim, çizim ve yazılı metin gibi çeşitli yöntemlerle kaydedilir. fiimdi bir lastiğe ya da yaya farklı büyüklükteki ağırlıkları asarak bir dinamometre yapmaya ne dersiniz? Lastikteki uzama miktarı uygulanan kuvvet ile doğru orantılıdır. Yani bir lastik ya da yaya uygulanan kuvvet ne kadar artırılırsa uzama miktarı da aynı oranda artar. Günlük hayatta kullandığımız el kantarı, baskül gibi tartı araçları yayların bu özelliğine göre ölçüm yapar. Ancak uygulanan kuvvetin artırılması sonucunda lastiğin kopabileceğini veya yayın esnekliğini yitirebileceğini ve uzamanın kalıcı hâle gelebileceğini dikkate almak gerekir. Önemli Not: * Esneklik potansiyel enerjisi sıkıştırma veya gerilme miktarına ve maddenin esneklik özelliğine bağlıdır. *Her yayın esneklik potansiyel enerjisi farklıdır. Bu enerji yayın esnekliği , sertliği , yapıldığı maddenin cinsine ve yayın helozon sayısına bağlıdır. *Esnekliğini kaybeden bir yay eski haline dönemez. DİNAMOMETRE YAPALIM Malzemeler: Yay , üçayak , 1 kg lık bir ağırlık , karton şerit , ip Deneyin Yapılışı Kuvveti ölçen araçlara dinamometre denir. Sarma yayın bir ucuna kancalı bağlama parçasını geçirin. Yayın alt ucuna ise hidrostatik terazinin özel kefesini asınız. Karton şeridi, sarma yaya paralel olacak şekilde yerleştirin. Kefe boşken gösterge olarak kullandığımız telin hizasını karton şerit üzerinde işaretleyip sıfır yazınız. Kefeye 1 kg'lık kütleyi koyunuz. Sarma yay dengeye geldiğinde göstergenin karton şerit üzerinde gösterdiği hizayı işaretleyip 10 yazınız. Cetvel yardımıyla O ile 10 arasını 10 eşit parçaya bölünüz. Yaptığınız basit bir dinamometredir. Bununla ağırlığı 10 N'u geçmeyen cisimlerin ağırlıklarını ölçebilirsiniz.
| |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 8:08 pm | |
| arkadaşlar şimdilik bu kadar biz her yeni konuya geçtiğimizde bn size böle konuları atarım | |
| | | **PrensesSerenity** Beni Görmeye Alışın
Mesaj Sayısı : 144 Yaş : 29 nerden? : ay kralığından puan : 620 favori animeleri : sailor moon Kayıt tarihi : 28/10/07
| | | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Kas. 09, 2007 8:44 pm | |
| | |
| | | chibi_moon üye
Mesaj Sayısı : 27 Yaş : 29 puan : 71 Kayıt tarihi : 11/11/07
Character sheet animanga world: usagitusikino:
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Salı Kas. 13, 2007 9:22 pm | |
| süüüpeer ellerine emeğine sağlık | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Çarş. Kas. 14, 2007 5:56 pm | |
| bişiy diil siz yeterki faydalanın | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Çarş. Kas. 14, 2007 6:09 pm | |
| | |
| | | Rei~Mars sailor mod
Mesaj Sayısı : 662 Yaş : 28 nerden? : mars krallığı puan : 762 favori animeleri : sailor moon,naruto,kkj Kayıt tarihi : 28/10/07
Character sheet animanga world: usagitusikino: 0
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Çarş. Kas. 14, 2007 6:09 pm | |
| İş ve Enerji iş kelimesi hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Hangi durumlarda iş yapılmış olur? Buzdolabına kuvvet uygulayarak onun yerini değiştirdiğimizde bir iş yapmış oluruz. Ancak aynı dolaba kuvvet uyguladığımız hâlde onun yerini değiştiremiyorsak yorulduğumuz hâlde bir iş yapmış sayılmayız.
Buna göre yandaki resimlerden hangisinde bir iş yapıldığını söyleyebiliriz?
İş yapmış olabilmemiz için uyguladığımız kuvvetin yönü ile cismin aynı yönde yer değiştirmiş olması lazımdır. Buna göre kapı hareket ederken iş yapmış oluruz. 2. durumda kapı kuvvet sonucu yer değiştirme olmayınca iş yapmış olmayız.
Yapılan işin büyüklüğü, cisme uygulanan kuvvetin büyüklüğüne ve cismin yer değiştirme mesafesine bağlıdır. inşaat ustası, aşağıda görülen birinci resimde yerden aldığı bir tuğlayı; ikinci resimde ise iki tuğlayı duvarın üstüne koymaktadır. Tuğlalar her iki resimde de aynı yüksekliğe konulmaktadır. iki tuğla, bir tuğladan iki kat daha ağırdır. Dolayısıyla iki tuğlayı kaldırmak için uygulanan kuvvet, bir tuğlaya kaldırmak için uygulanan kuvvetin iki katıdır. Bu sebeple yapılan iş de iki kat fazladır. Kuvvet biriminin Newton (Nivton), yol biriminin de metre olduğunu ve Newton’un kısaca “N” ile metrenin de “m “ ile gösterildiğini biliyoruz. işin birimi ise N.m dir. N.m ye özel olarak joule (jul) denir. Bir N’luk bir kuvvet, bir cismi, 1 m’lik bir yolda ve kuvvet yönünde hareket ettirirse 1 J’lük iş yapmış olur. 2 N’luk bir kuvvet, bir cismi, 3 metre hareket ettirirse 6 J iş yapmış olur.
Kuvvet, yer değiştirme ve iş arasındaki ilişkiyi anlayabildik mi? Kitapları alıp rafa yerleştiren erkek öğrencinin fen anlamında bir iş yapmış olduğunu söyleyebiliriz. Oysaki kız öğrenci kitapları omzuna koyarak başka bir noktaya taşıdığında yer çekimi kuvvetine karşı bir iş yapmış olmaz. Çünkü taşıma sırasında kitaplara uygulanan kuvvetin yönü düşey, gerçekleşen hareketin yönü ise yataydır.
Demek ki iş yapılabilmesi için cisme uygulanan kuvvetin hareketle aynı doğrultuda olması gerekir. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki cisme, hareket doğrultusuna, dik olarak etki eden kuvvet, bilimsel anlamda bir iş yapmış olmaz. Buna göre yüksekten bırakılan bir cismin yere düşmesiyle iş yapılmış olur mu? Cevabımız “Evet” ise bu işin hangi kuvvet tarafından yapıldığını söyleyelim? Yandaki fotoğraşarda da görüldüğü gibi yerden aldığımız bir kitabı, kitaplığımızın ikinci rafına mı yoksa daha yüksekteki dördüncü rafına mı yerleştirdiğimizde daha çok iş yapmış oluruz?
Önemli Not:
*İş kuvvet ile cismin yer değiştirme doğrultusunun aynı olması durumunda kuvvet ile cismin yer değiştirme mesafesi çarpımına eşittir.
*Cisim Uygulanan kuvvet ile aynı yönde yer değiştirmiyorsa yer değiştirme 0 alınır dolayısı ile iş yapılmamış olup iş 0 dır.
* işin birimi ise N.m dir. N.m ye özel olarak joule (jul) denir.
*Enerji iş yapabilme yeteneğidir. E ile gösterilir. Enerji birimi işin birimi ile aynıdır , yani joule dir.
*İş net kuvvet ve alınan yol ile doğru orantılıdır.
*Bir kitap raftan aşağı doğru düşerken iş yapmış olur. Kitabı hareket ettiren kuvvet olan yerçekimi ile aynı yönlü hareket eder.
*Yağmur damlalarına etki eden yerçekimi de ş yapmış olur.
*Halterini kaldıran haltercide iş yapış olur.
Enerji Nedir?
Günlük konuşmalarımızda “enerji” kavramını sıkça kullanırız. “Enerjimiz yetersiz.” “Enerji fiyatları gittikçe artıyor.” “Enerji tasarrufu yapmalıyız.” vb. sözlerin hiç de yabancısı değiliz. Enerji denilince aklımıza ilk gelen “elektrik, ışık, benzin, doğal gaz, kömür, ateş, Güneş, pil belki de baraj ve rüzgâr”dır. Enerji, evrenin sahip olduğu en büyük zenginliktir. Bir iş yapabilmek için enerjiye ihtiyaç duyarız. Şehirlerimiz enerji sayesinde aydınlanır, trenler, arabalar, uçaklar ve roketler enerji sayesinde hareket eder. Evlerimizi ısıtmak, yemek pişirmek, radyoda müzik dinlemek, televizyonda görüntü oluşturmak için de enerji gereklidir. Bunların yanı sıra tarlaları süren traktörler ve fabrikalardaki makineler de enerji sayesinde iş görür
Güneş’ten gelen enerji gün boyunca etrafımızı aydınlatır ve ısıtırken bitkilerin büyümesini sağlar. Hayvanlar, ihtiyaç duydukları enerjiyi yedikleri besinlerde depolanmış olan enerjiden sağlar. Kısacası enerji olmadan hayat da olmaz. Bütün bu açıklamalardan sonra “enerji” deyince ne anlıyorsunuz? Bilim insanları enerjiyi “iş yapabilme yeteneği” olarak tanımlarlar. Enerji bir madde değil, bir cisme ait özelliktir. Örneğin, benzinin sahip olduğu enerji doğrudan kullanılmaz. Ancak motorda yandığında enerjiye dönüşür. Peki, hangi enerji türlerini biliyoruz?
Kinetik Enerji
Bir varlığın kinetik enerjiye sahip olduğunu anlamak çok kolaydır. Eğer bir varlık, hareket ediyorsa kinetik enerjiye sahip demektir. Örneğin, hareket hâlinde olan bir kamyon, koşan bir köpek, hareketli dönme dolap, akan bir nehir ve rüzgâr kinetik enerjiye sahiptir. Peki, “Bir varlığın süratinin artması, o varlığın kinetik enerjisini de artırır.” diyebilir miyiz? Bir varlığın sürati artıkça kinetik enerjisinin de arttığını biliyoruz. Peki, yandaki fotoğrafta görülen kamyon ve otomobil aynı süratle hareket ettiklerine göre kinetik enerjileri aynı mıdır?
Önemli Not:
*Bir cismin sürati arttıkça kinetik enerjisi de artar.
*Kinetik enerji cismin kütlesine ve süratine bağlıdır.
Aynı süratle hareket eden varlıklardan kütlesi büyük olanın kinetik enerjisi, kütlesi küçük olandan fazladır. Yandaki resimde görülen ve aynı süratle hareket eden kamyonun kütlesi otomobilden daha büyüktür. Öyleyse bu kamyonun kinetik enerjisi de aynı süratle hareket eden otomobile göre daha fazladır diyebilir miyiz?
Enerji, sadece hareketli varlıklarda mı söz konusudur? Bazı maddeler hareketli olmadıkları hâlde iş yapabilme yeteneğine sahiptir. Acaba bu maddeler iş yaparken hangi tür enerjiyi kullanır? Cisimlerin, konumlarından dolayı sahip oldukları bir çeşit enerji vardır. Bu enerjiye potansiyel enerji adı verilir. Aşağıdaki resmi dikkatle inceleyelim. iki işçi, bir piyanoyu makara yardımıyla üçüncü kata çıkarıyorlar. işçiler, yedikleri gıdalardan sağladıkları enerji sayesinde bu piyanoyu kaldırabilirler. Yukarı kaldırıldığında piyanoda bir çeşit enerji depolanmış olur. Depolanan bu enerji çekim potansiyel enerjisi olarak adlandırılır. işçilerden biri makaranın ipini elinden bırakırsa diğer işçinin uyguladığı çekme kuvveti piyanoyu yukarıda tutmak için yeterli olmayabilir. Bu durumda piyano düşerek çekim potansiyel enerjisini kaybeder. Düşen piyano işçiyi yukarı çekerek bir iş yapmış olur. Acaba, çekim potansiyel enerjisini etkileyen değişkenler nelerdir?
Cisimlerin potansiyel enerjileri sadece onları yükseğe çıkardığımızda mı artar? Kurmalı bir oyuncağın da potansiyel enerjiye sahip olabileceğini biliyor muydunuz?
Bir cismi yukarı kaldırdığımızda cisme etkiyen yer çekimi kuvvetini (ağırlığı) yenmek için cisme kuvvet uygulamış ve bir iş yapmış oluruz. Yaptığımız bu iş kaldırdığımız cisimde çekim potansiyel enerjisi olarak depolanır. Bir cismin ağırlığı ve yerden yüksekliği arttıkça çekim potansiyel enerjisi de artar. Bu yüzden basketbol topunu daha yüksekten bıraktığımızda kum üzerinde daha derin bir iz bırakır. Kinetik ve potansiyel enerjinin birbirine dönüşebildiğini biliyor musunuz? Bir ipin ucuna cisim bağlayarak oluşturduğumuz basit bir sarkaçta bu durumu rahatlıkla gözlemleyebiliriz.
Önemli Not:
*Potansiyel enerji hem ağırlık hem de yükseklikle doğru orantılıdır. Potansiyel enerji=ağırlık X yüksekliktir.
Yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi bazı kurmalı oyuncakların içinde bir yay bulunur. Bu yay kurularak oyuncağın hareket etme yeteneği kazanması sağlanır. Yani yayda potansiyel enerji depolanır. Yay boşalırken oyuncak hareket eder. Böylece yaydaki potansiyel enerji kinetik enerjiye dönüşmüş olur. Yayların (ya da daha genel olarak esnek cisimlerin) enerji depolama özelliğinden birçok alanda yararlanıldığını fark ettiniz mi?
Esneklik potansiyel enerjisi, lastiğin cinsine ve gerilme miktarına göre değişmektedir. Bu durum sadece lastik için değil bütün esnek maddeler için de geçerlidir.
Önemli Not:
*Esneklik potansiyel enerjisi sıkıştırma veya gerilme miktarına ve maddenin esneklik özelliğine bağlıdır.
*Her yayın esneklik potansiyel enerjisi farklıdır. Bu enerji yayın esnekliği , sertliği , yapıldığı maddenin cinsine ve yayın helozon sayısına bağlıdır.
*Esnekliğini kaybeden bir yay eski haline dönemez.
Yüksek atlama yapan bir sporcuyu düşünelim. Bu sporcu sırık ile koşarken kinetik enerji söz konusudur. Yüksek atlama sırasında sırık esner ve sporcunun kinetik enerjisi sırıkta, esneklik potansiyel enerjisine dönüşür. Sırık ile yükselen sporcu potansiyel enerji kazanır. Mindere düşerken ise bu sporcunun potansiyel enerjisi azalırken kinetik enerjisi artar. Kinetik enerji ile mindere çarpan sporcu minderin şeklini değiştirir hatta minderin bir miktar ısınmasını da sağlar. ilk aşamadan son aşamaya varıncaya kadar sporcunun sahip olduğu enerji türü değişmiş fakat toplam enerji miktarı aynı kalmıştır. Buna enerjinin korunumu denir. Enerjinin korunumuna göre enerji bir türden başka bir türe dönüşebilir ancak hiçbir zaman artmaz veya azalmaz.
Enerji Dönüşümleri
işlerimizi yaparken kullandığımız birçok enerji türü vardır. Bunlar kimyasal enerji, kinetik enerji, potansiyel enerji, ısı enerjisi ve elektrik enerjisi şeklinde sıralanabilir. Kinetik ve potansiyel enerji, mekanik enerji olarak da adlandırılır. Yukarıda sıralanan enerji türleri çeşitli araçlar yardımıyla birbirine dönüştürülebilir. Enerjinin yok olmadan başka enerjilere dönüşmesi insan hayatında çok farklı amaçlara hizmet eder. Bu dönüşümler olmasaydı insanoğlu şu anda yapabildiği birçok şeyi yapamazdı. Örneğin, aydınlatma amacıyla kullandığımız ampul, aslında elektrik enerjisini ışık enerjisine dönüştürmektedir. Peki, ışık elde etmek için anahtarın düğmesine bastığımızda ampul sadece ışık mı üretmektedir? Elektrik enerjisi, farklı araç-gereçlerin yardımıyla diğer enerji türlerine dönüştürülebilir. Örneğin, serinlemek amacıyla kullandığımız vantilatörde hareket, radyoda ise ses enerjisine dönüştürülmektedir. Akü ve pillerde depolanan kimyasal enerji, kullanım aşamasında elektrik enerjisine dönüşür. Kömürde depolanan kimyasal enerji de yanma sırasında ısı enerjisine dönüşmektedir.
Önemli Not:
*Enerji vardan yok , yoktan var edilemez. Ancak farklı enerjilere dönüşerek korunur. | |
| | | periler-ülkesi geçiyordum uğradım
Mesaj Sayısı : 20 puan : 275 Kayıt tarihi : 29/10/07
| Konu: Geri: 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI Cuma Ocak 11, 2008 8:53 pm | |
| çok tşkürler sen bunları nerden yazıyosun bende 7. sınıfa gidiyorum da ödevim olunca ordan yaparım diye | |
| | | | 7. sınıflara FEN VE TEKNOLOJİ KONULARI | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|